uclercagri ziyadesiyle şahsi ve içe dönük şarkılar üreten bir müzisyen. Şarkı sözlerinde sıklıkla sevda geçmişine el atıyor, olmamışlıkları, keşkeleri, hayal kırıklıklarını ve her şeye rağmen tatlı kalabilmiş hatıraları işliyor. İkinci uzunçaları oyunlar, evvela ilk çalışması turuncu‘dan daha bütünlüklü oluşuyla takdirimizi kazanıyor.
Çoğu akustik yapılı “bizden azlar”, “tiyatro bar”, “özür dilerim üzülemediğim için”, “zayıf işbilir garson” gibi şarkılar, akılda kalıcı melodileriyle kendilerini tekrar tekrar dinlememize zemin hazırlıyor. Öte yandan albümü dinlerken bir tanıdıklık hissi de bünyemizi sarıyor, Mac DeMarco, Sufjan Stevens başta olmak üzere indie rock sahnesinin çeşit çeşit isimlerini düşünmeye başlıyoruz. Bu durum yer yer dikkat dağıtıyor ve şarkılara ufak bir mola verme ihtiyacı doğuruyor bünyede.
Yanlış anlaşılmasın, ortada elbette intihal yok, duyduğumuz her şey özgün notalar. Karşımızda ilham kaynaklarının tesirleri arasında kalmış, bu etkileşimleri müziğine güçlü bir şekilde geçiren, sesini yoğurmayı inançla sürdüren bir yeraltı sanatçısı var. Bir sonraki albümünde bu arayışta yeni somut sonuçlar elde etmesi işine fazlasıyla yarayacaktır.
uclercagri hislerini sözlere ve notalara döktükçe kendine yeni hayranlar kazanıyor. Yeni adımlar atması, becerisinin üstüne yeni marifetler katmasının önünde de pek bir engel yok gibi. O ruhunu konuşturmaya devam etsin, kendi imzası da umarız zamanla müziğe içkin hale gelecektir.