Yakınlarda bir yazımda sanatçıların politik meselelerde uluslararası boyutta sorumluluklarını tartışmıştım. Peki ya Türkiyeli sanatçılar ve Türkiye politikası? Bu noktada işler değişiyor. Çünkü çoğu ülkede politik bir fikir belirtmek en fazla hayran kitlesinin bir kısmının desteğini azaltabilecekken ülkemizde ne yazık ki sanatçıların özgürlüklerine mal olabiliyor.
Düşünce özgürlüğüne olan saldırının iki boyutu var: Hukuksuz düzen ve toplumun kafatasçılığı. Tarih boyu Türkiye ve sanatçılar iyi geçinememiştir. Aziz Nesin’den Ezhel’e, Cem Karaca’dan Gülşen’e sanatçıların kimlikleri ve düşünceleri yargılanmaları veya sürülmeleri için meşru nedenler olarak gösterilmeye çalışıldı. Herhangi muhalif bir fikirde olan insanın ifadesi yasal bir süreç başlatılmasına yol açabiliyor. Düşünce ve ifade özgürlüğü sözde bulunsa bile bu tür durumlar farklı suçların kılıflarına sorulabiliyor. Bir politik düşünce ifadesi, halkı nefrete teşvik etmek olarak yargılanabiliyor. Yeterince büyük olan sanatçılar böyle suçlamalarla karşılaştığında bu yasal süreç medyaya yansıdığı için ve halkın tepkisinden bu hukuksuz suçlamalardan bazen kurtulabiliyor. Ama bir sürü küçük sanatçı bizim ruhumuz duymadan yargılanıp özgürlükleri ellerinden alınabiliyor.
Toplum boyutu ise, sanatçıların düşünceleri sadece hukuksuzluğa karşı durma hedefiyle olsa bile, halkta yaygın olan belli kalıplar nedeniyle yoğun bir şekilde yargılanmalarıdır. Örneğin, herhangi bir Türkiye azınlığı destekçisi söylem halkın gözünde söylem sahibinin “terörist” olarak dalgalanılmasına yol açabiliyor. Gülşen’in yaptığı basit bir şaka, hukuki boyutta “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçuyla hukuksuzca yargılanmasının ötesinde toplumun belli bir kesiminin gözünde hızlıca din düşmanı olarak görülmesine sebep oldu.
Halkın ve özellikle sosyal medyanın bu yargısız infaz yaklaşımı nedeniyle adaletten uzak hukuki süreçler daha kolay ilerleyebiliyor. Ülkemizde yargının düzgün bir şekilde işlediğini kontrol etmek bir miktar da halka düşüyor. Halk eğer bu hukuksuzluklara karşı gelmezse ve daha kötüsü desteklerse, ses seda çıkmadan adaletsiz kararlar verilebiliyor. Sanatçı ve etkisi olan insanların nüfuzlarını kendi fikirlerini ifade etmek için kullanması, eğer bu fikirler muhalifse ciddi olumsuz sonuçlara yol açabiliyor. Böyle olması da bilinçli, çünkü insanların susması, karşı çıkmaması isteniyor ve sağlanmaya çalışıyor. Halkın ne kadar hemfikir olmasa da sanatçıların özgür ifadelerini koruyor olması, damgalarla bakmayıp temel ifade özgürlüğünü kullanan herhangi birinin yargılanmasına karşı olması gerekiyor.