2019’u pek aktif geçiren Thom Yorke, geçtiğimiz gün ise daha önce yapmadığı bir şeyi yaparak bir talk show’a konuk oldu, modern dünyaya dair ilgi çekici demeçler verdi.
Stephen Colbert’in sunumunda seyreden The Late Show’un gördüğü en enteresan söyleşilerden birine vesile olan Yorke, Brexit’ten son albümü Anima‘ya, rüyalardan geleceğe içeriği oldukça zengin kelamlar etti. Söyleşinin esas videosu bir alt satırda, bilhassa altı çizilesi enstantanelerden bir demet çeviri seçkisi ise aşağıda.
“(En sevdiğim R.E.M. şarkısı) sürekli değişiyor. Hımm… “So Central Rain”.
“Sanırım şarkıları yazarken geleceği düşünmüyordum, günümüz dünyasına bakıyordum. Şu an her şey ayan beyan gözlemlenebiliyor. Hail To The Thief albümünü yazdığımızda işler yaş görünüyordu, hani Bush Başkan olarak seçildiğinde. Şimdi ise bu noktadayız. (…) Şimdi bu illet bizim ülkeye de yayılmış durumda.”
“Sanırım (şövalyelik unvanına kavuşma) şansımı kaçırdım. Şu anki liderimiz seçildiğinde, kendisine karşı bazı ofansif kelamlar ettim, ve şimdi, eh, pek şansım yok.”
“Siz Amerikalıların hiç olmazsa Başkan’ınızı uçurumdan aşağı atma imkanınız var. Bizse bu elemanlara bağlanmış durumdayız. Bizi kendilerine bağladılar, beraberlerinde uçuruma sürüklüyorlar. Bunu yaparken de mevzubahis olanın insanların özgür iradesi olduğunu söyleyecekler. Rahatsız edici bir mesele. Tuhaf zamanlardan geçiyoruz. Benim kabahatim değil bu!”
“Anima kelimesine defterimde rastladım. Güzel kelimeydi, o yüzden albümün ismi yaptım. (Carl Gustav) Jung’a göre bu kelimenin değişik tanımları var. İtalyancada ruh anlamına geliyor, sevgilim de İtalyan, muhtemelen onun ağzından duymuş ve not düşmüşümdür. Hepimizin kendi anima’ları olması fikri hoşuma gidiyor. Hepimizin kendi kara aynaları, yani telefonları var. Minik anima’larımızı mesaj yoluyla iletişimde kullanıyoruz. Herkes bu anima’ları yanlış yorumluyor, ardından bize geri dönüyorlar. Esasında bu, hepimizin kendini içinde bulduğu tuhaf bir rüya haliyetinin ifadesi. Bu esnada gerçekliğin kendisi de başka bir yöne doğru hareket ediyor.”
“Why We Sleep adlı bir kitabı okuyorum şu aralar, rüyaların başkalarıyla, toplumla ilişki kurmamızda önemli yeri olduğundan, başımıza gelenleri işlememize yardımcı oluşundan bahsediyor. Bu bana büyüleyici geliyor. Rüya görmezsek, başkalarıyla düzgün bir bağlantı kuramayız. Diyelim ki bir enstrüman çalmayı öğreniyorsun, hadi davul olsun, bir ritmi bir türlü yakalayamıyorsun. Uyuyorsun, rüyanda görüyorsun, ertesi gün o ritme kavuşmuşsun. Böyle vakaların varlığını kanıtlayan araştırmalar var. Rüyalar esasi olarak biz insanların yaşayış şeklini ifade eder.”
“Günümüzde günlerimizi uzatıyor, gecelerimizi kısaltıyoruz, günümüzü aktivitelerle, onunla bununla dolduruyoruz. ‘Üretken geçmiyor’ diye düşünüp o kadar önemsemediğimiz uyku kısmı da aynı ehemmiyeti taşıyor.”