Oakland orijinli The Soft Moon 2009’da Küba asıllı yapımcı, müzisyen, söz yazarı, besteci ve enstrumanist Luis Vasquez’in solo retro futurism projesi olarak vücut buldu.
Grubun sesi duyulmaya başladığında Depeche Mode’a benzeten çevreler olsa da The Soft Moon’u karşılaştırabileceğimiz herhangi bir oluşum henüz bilinmiyor. Grubun müziği endişeli iç seslerden oluşan fısıldamalar, Vasquez’ in bir anda yükselen çığlıkları bir adamın iç dünyasındaki kıyamet sahnelerinden alınmış kesitler gibi. Deneysel müziği, post-rock’ı, synth ve fütürizmin müziği “gürültü sanatı” nı harmanlayarak benzersiz bir dil yaratmış. Vasquez ise yarattığı bu dilin klasik bir grup ya da oluşum olmadığını The Soft Moon’un kendi kuralları ve kendi sanatı ile ayrı bir dünya olduğunu dile getiriyor. Müziğinin yarısının geçmişten ve diğer yarısının da gelecekten oluştuğunu ifade eden bu yetenekli adamın belki de bir zaman yolcusu olduğunu söyleyebiliriz.
Grubun canlı performansları dinleyiciler için oldukça çarpıcı bir deneyim. Agresif görüntüler, distopyalar, zekice hazırlanmış videolar, zaman zaman korkutan imgelerle canlı performanslarını mükemmel bir biçimde destekleyen The Soft Moon’u dinlemek kurnaz ve çarpıcı bir tablonun içinde kaybolmaktan farksız.
Gruba ait ilk kayıt 2010 yılında Luis’ in evinde hazırladığı Breathe the Fire single’ı. Yine aynı yıl kaydedilen Parallels single’ı da ham ve doğal bir kayıt özelliği taşıyor. İki single’ın ardından grupla aynı adı taşıyan ilk stüdyo albümü The Soft Moon geliyor. Bu albümde pek yetenekli müzisyenimizin çocukluğuna, Mojave Çölü’nün hırçın doğasının kalbine yolculuk yapıyoruz. Luis yaratım sürecini anlatırken o anda ne hissediyorsa ve bu duygular hangi şekilde vücut buluyorsa olduğu gibi müziğine yansıttığını ifade etmiş. Ona göre müziği duygularının, iç dünyasının film müziği.Duygularını ifade ederken son derece açık davranıyor. Çünkü onun için müzik anılarını ve kişiliğini, kendini tanımak için duyduğu bir ihtiyaç. Bu ihtiyacı giderirken klasik müzik yapılarını reddeden, yeniliklere açık ve cesur bir dil ortaya koyuyor. Endüstriyel müzik ve post-rock ise çok katmanlı içsel yolculuğunun temel taşları.

Vasquez’in müziğe dair anılarının ilki perküsyonist olan amcasının tutuklanması. Amcasının başına gelenlerden sonra müzisyen olmaya karar vermiş. Gördüğü ünlü karabasanlar ise müziğinin şekillenmesinde etkili olan bir başka faktör. O, sıklıkla dünyanın yok oluşuna dair rüyalar gördüğünden bahsetmiş. Genellikle iyimser olsa da insanlığın bir virüs gibi doğayı yok ettiğini düşünüyor. Bu konuda yalnız olduğunu söyleyemeyiz. Sahip olduğu bu düşünceler yüzünden rüyalarında insanlığın ve doğanın yok oluşunu gördüğünü ifade eden sevgili müzisyenimiz bunu bir şekilde romantik bulduğunu söylemiş. İçinde hayata bakış açısının ne olduğunu çözmeye çalışırken tüm bu düşünceler ve rüyalar arasında karanlık bir hisse sahip olduğunu keşfeden Vasquez’in aklından geçenleri müziğinde okuyoruz.
Bahsettiği rüyalardan biri;
” Aslında bu eğlenceli. Çünkü en az yüz defa kıyamet rüyaları gördüm ve her defasında farklı bir biçimdeydi. Bazen inanılmaz korkuyorum ama bazen de dünyanın sonunu kabullenip huzurla gözlerimi kapatıyorum. Birini iki gece önce gördüm. Rüyamda ailem vardı ancak annem yoktu. Özetle yer çekiminin kayboluyor ve her şey bir yönde kayıyordu. Gökdelenler ve binaların kaydığını görüyor ve ben de çöken bir bina ile hızla sürükleniyordum. Ama bir şekilde hayatta kalabildim. Hayatta kalan birkaç insandan biriydim. Sanırım bu bir filme benziyor ama bu tuhaf bir rüyaydı çünkü daha sonra annemle birlikte hayatta kalmaya çalışıyorduk. Daha sonra hayatın yeniden oluştuğunu gördüm. Sanki tanrı gözlerimin önünde yeni bir yaşam formu yaratıyordu. Buna şahit olmak oldukça ilginçti. Sonra uyandım.”( secretthirteen.org röportajı)
The Soft Moon’ un 3 single ve 3 stüdyo albümü bulunmakta. Bazı canlı performanslarında Vasquez’e Damon Way, Justin Anastasi ve Keven Tecon eşlik ediyor. Canlı performanslarında dinleyicilerine büyüleyici tuzaklar kuran The Soft Moon 19 Eylül akşamı Babylon’da sahne alacak .
Luis bu konseri için dinleyicilere ne gibi sürprizler hazırladı henüz bilmesek de son albümü Zeros(2012)’un sert havası ile ayın karanlık yüzünde dolaşmaya hazırlıklı olmakta fayda var.
Seray Şan



