The Shins, Canavarlara Teslim!

Zach Braff’ın 2004 tarihli Garden State adlı filmi, Amerikan Bağımsız Sineması’nın son dönem akılda kalan örneklerinden biri olmakla ve bu türün izleyicileri tarafından el üstünde tutulmakla birlikte, filmin öne çıkan bir diğer özelliği ise Coldplay, Zero 7, Colin Hay, Cary Brothers, Remy Zero, Nick Drake, Thievery Corporation, Simon and Garfunkel, Iron and Wine, Frou Frou, Bonnie Somerville ve elbette ki bu yazının göbeğinde yer alan The Shins’in katılımlarıyla bir külte dönüşen müzikleridir. Braff’a Grammy dahil bilumum ödüller kazandıran bu hüznün derya deniz olduğu albüme Caring Is Creepy ve New Slang adlı şarkılarıyla iştirak eden The Shins, ülkemizin indiepoprock çevrelerine de kendisini kabul ettirdi, MSN’in MSN olduğu zamanlarda kişisel ileti kısmının ayarları değiştirildi, “şimdi çalıyor” ibaresiyle gerek Caring Is Creepy gerekse de New Slang döndü durdu.

İşte o The Shins, işte o Breaking Bad’cilerin hemşehrisi Albuquerque/ New Mexico kökenli Amerikalı grup, Mart ayında çıkardığı dördüncü stüdyo albümü Port of Morrow’un üç numaralı şarkısı It’s Only Life için yayınladığı videoyla bir kez daha kendisini bizlere hatırlattı. Nereden ve nasıl geldiği, ne tür bir etki yarattığı bilinmeyen bir felaket sonrası, boş bir kasabada geçen videoda, The Shins’in önderi James Mercer’ın, karalı canavarlar tarafından nahoş bir biçimde kaçırılmasına tepkisizliğini izliyor, aynı Mercer’ın ağzından çıkan sözlerle biz de kendimizi karalı canavarlara teslim ediyoruz.

Flake Music adıyla kurulduktan sonra 90’ların sonunda The Shins’e dönüşen ve 2000’li yılların ilk on senesine üç muhteşem albüm (2001: Oh, Inverted World, 2003: Chutes Too Narrow, 2007: Wincing the Night Away) sığdıran grup, son beş sene içinde büyük değişimler gösterdi. James Mercer dışında tüm elemanları yenilenen grup(!), ilk üç albümünü çıkaran Sub Pop’la ‘severek ayrıldı’ ve Mercer’ın kendi plak şirketi Aural Apothecary ile yollarını iç güveysi hukukuyla birleştirdi ki, son on sene içinde sadece ABD’de iki milyona yakın albüm satmış bir grup için mantıklı bir hamle olduğu aşikar.

Gelgelelim, tüm bu kadro ve şirket değişiklikleri, The Shins’in müziğine de kaçınılmaz bir şekilde yansıdı; dördüncü albümleri Port of Morrow, ilk üç albümden ufak detaylarla farklı yollara saptı. Bunu elbette ki çok klişe bir şekilde iki yönüyle değerlendirmek mümkün: The Shins’i tutucu bir bağla seven kitle için bu albüm grubun diskografisine dört numaradan, bir başka deyişle son sıradan girecektir ya da ufak değişimleri olumlu bulan hayranları için ‘en bütünlüklü’ albümleri sayılacaktır.

Bu yazı, albüm çıkışından 114 gün sonra kaleme alınıyor olmasına paralel, albüm hakkında çok fazla detaya girmeyecek ve yeni videonun duyurusuyla yetinecektir. Amma velakin, biz bardağın dolu olan alt kısmıyla kısa da olsa ilgilenelim ve en azından, dinledikçe güzelleşen, biraz sabır gerektiren dördüncü albümün düzenlemelerinin, yeni denemelerinin, arka plandan eksik olmayan tatlı harmonilerin hakkını verelim. Açılışı yapan The Rifle’s Spiral’ın önceki albümlerinin açılışlarını (sırasıyla; Caring Is Creepy, Kissing the Lipless ve Sleeping Lessons) andırması, Fall of ’82’nin naif tempo değişimleri, September’ın önceki albümlerle olan görünmez bağı, klasik The Shins karakterini taşıyan Simple Song’un varlığı ve Hido Murai tarafından yönetilen karalı canavarlı videosuyla It’s Only Life, James Mercer’ın hala işin içinde olduğunu, şarkı sözü yazma konusundaki doğal yeteneğini aradan geçen beş seneye rağmen kaybetmediğini ve grubun, Modest Mouse davulcusu Joe Plummer gibi nokta transferlerle saygınlığını korumaya niyetli olduğunu kanıtlıyor.

2001 yılında, Caring Is Creepy, Know Your Onion ve New Slang gibi şaheserler barındıran “Oh, Inverted World” ile çıtayı çok yukarılara koyan The Shins, zaman içinde her ne kadar grup içi sirkülasyonlardan bir miktar çekmiş olsa da Mercer’ın omuzlarında olgunluk çağını yaşıyor ve bir şekilde içimizi ısıtmayı başarıyor. Dinledikçe güzelleşen albümün dinledikçe güzelleşen, net ve temiz şarkısı It’s Only Life, The Shins’in geleceğine umutla bakmamıza yetiyor da artıyor.

Emre Yürüktümen