Ah o 70’lerin saykodelik tınıları nasıl da kulaklarımda.

Tame Impala: Gaz ve toz bulutu
Tame Impala: Sümüklü böceğin ardında bıraktığı sümüksü sıvı.
Tame Impala: Bunların hepsi.

2012 yılında kafamızı bolca meşgul eden gruplardan biri oldu desek, yalan konuşmamış oluruz herhalde.

2008 de çıkardıkları ilk Ep’leri ve “Half full of glass of Wine” klibiyle hayatımıza kıyıdan köşeden girmiş, derken 2010 yılında yayınladıkları 2. albümleri Innerspeaker ile “Merhaba biz geldik.” dediler bize. 2012 baharında çıkan 2. albümleri “Lonerism” ve renkli dalgalar arasında sörf yapar hissiyatı yaratan hipnotik klipleriyle bizi deniz kenarına gezmeye götürmüş gibiler şimdi de.

Saykodelik, dream-pop ezgili, kendi tanımlarınca hypno-groove melodic rock müzikleri “Tame Impala renginde” kliplerle birleşince hem kulağımızın hem de gözümün pasını silip attığı aşikar.

“Yenilikçi grup” tartışmaları sürerken birçokları da Beatles ve John Lennon a benzerlikleri üzerinden grubu taşlamayı ihmal etmedi elbette. Lakin grup bizzat belirtiyorlar müziklerinin nasıl the Beatles’ın beat şiirselliğinden tutun, türkiş dilaytına, ingiliz folkundan evsizlerin folkuna izler taşıdığını. İçe çekilen tertemiz bir havaya sinmiş tüm bunların kokusu gibiymiş onlarınkisi.

Tamam, o Beatles şiirselliğinin yakalandığı aşikar. Hatta Ece Ayhan ikinci yeniciliği bile diyebiliriz belki buna. Ama Tame Impala “saykodelik müziğe ne oldu” diye gökyüzüne umutsuz gözlerle baktığımız anda yetişen bir süpermen oluverdi. Hayır belki de bir kuş.

Gitar riffleri, klavyeleri ve beyninizde yer eden sesiyle hızır gibi yetişti Kevin Parker. Özellikle Kevin Parker yetişti diyebiliriz, zira kendisi bu projeye %95 katkıyı sağlayan grup elemanı. Grup hala evde müzik yapmayı, hatta hava güzelse çatıya çıkmayı seviyor. Mevzubahis Avusturalya olduğundan, çatıdan inmiyorlar sanıyorum.

Ecem Pulaş

Gözümüzün hemen aşina olduğu “Tame Impala renginde” kliplerden biriyle yalnız bırakayım sizleri: