Müzisyenlerin müzisyenleri ağırladığı Sorgu Sual köşemize uzun bir aranın ardından devam ediyoruz.
Bu defa 1997 senesindeyiz. Sorular o esnada BBC’de kendi programı Modern Minimalists‘i sunan Björk‘ten geliyor. Karşısında ise klasik müzikte kendine has bir tarz (tintinnabuli) yaratarak müziği algılayışımıza yön vermiş usta bestekar Arvo Pärt var.
Pärt’ın nadiren röportaj veren bir insan olması, söyleşinin değerine değer katıyor.
Röportajın videosu burada, tercümesi ise aşağıda. Keyif almanız dileğiyle…
Björk: Müziğinizi çok seviyorum, çünkü dinleyiciye özel bir alan yaratıyorsunuz. Gidip orada yaşayabiliyor. Heyhat son birkaç yüzyıldır karşımıza çıkan müziklerin çoğu karşısında yapabileceğimiz tek şey oturup dinlemek.
Arvo Pärt: Belki de bunun sebebi, kendime de bir alan yaratmaya ihtiyaç duymamdır. O esnada çalışıyor olsam bile… Bence ses dediğimiz şey, oldukça enteresan bir fenomendir. İnsanlar neden müziği bu kadar sevip ondan ilham alırlar? Müziğin bizi iyi kötü ne kadar derinden etkilediğini bilmiyorlar. Sesle insan bile öldürebilirsin. Bunu başarabiliyorsan belki bunun tam tersi işlevini gören sesler de vardır. Bu iki uç nokta arasındaki mesafe inanılmaz büyük. Bu konuda özgürsün, bir seçim yapabilirsin. Her şey imkan dahilinde, ancak bu bağlamda yapılan her şeyin de lüzumu yok.
B: Müziğinizde soru soran ve cevap veren iki farklı ses var. Sanki Pinokyo, böcek dostu Kriket ile konuşuyormuş gibi. (Pinokyo’ya benzeyen ses) daha insani, sürekli hata yapıyor, canı yanıyor, başkalarının da canını yakıyor. Diğeri ise rahatlık sunuyor dinleyene, yeri gelince nasihat da veriyor. Bunu siz de hissediyor musunuz? Belki ben uyduruyorumdur.
A.V: Bundan bahsetmene çok sevindim. Gerçekten de öyle. Yarattığım bu yeni tarzın iki yüzü var. İşin bir yüzü günahlarım, diğeri ise müziğin bu günahlara karşı bağışlayıcılığı. Çoğunlukla müziğimin içinde iki ses var. Biri daha karmaşık ve öznel, diğeri daha basit, net ve nesnel. Pinokyo benzetmesini iyi akıl ettin! (gülüşmeler)