Siyah Tavşan – Diyonizyak

“Gökten düştük / Hep özgürdük / Çıplak dünyaya saçma kostümler ördük / Çobansız kalınca yüzümüzü putlara döndük / (…)Taş düştü, adam öldü / Yukarıdan hepsi aynı gözüktü / Nafile her şey / Tanrı benimle, o dolanır kafamın içinde / Tanrı dilimde, o dans eder sözlerimde”.

Taş Düştü = Adam Öldü

Nihilizm ile Friedrich Nietzsche‘nin etkileri, Siyah Tavşan‘ın hayli başarılı ikinci kısaçaları Diyonizyak‘ın ilk dakikalarında yadsınamaz biçimde hissediliyor. Nietzsche eseri Tragedya’nın Doğuşu‘ndan çok etkilendiklerini belirten grubun karanlık edebi zevki, ilerleyen dakikalarda Edgar Allan Poe‘nun ünlü eseri “Kuzgun”a saygılarını sunan bir şarkıyla büyüyor, derinleşiyor.

Siyahlar içinde ve progresif bir hikaye anlatısı olarak tasavvur edebileceğimiz Diyonizyak‘ın en büyük başarılarından biri 15 dakikalık kısa süresine rağmen dolu içeriği ve bütünlük taşıyan beste ruhuyla kendisini tamamlanmış bir eser ilan etmesi olsa gerek. Durak durak ilerleyen bu yolculuktaki öyküler, gotik edebiyattan varoluşçu felsefeye, antik anlatılardan bireysel sancılara uzanan sözleriyle hayli doyurucu bir deneyim sunuyor okuyucuya. En basit tabirle “karanlık rock” diyeceğimiz müzik ise elektronikten oryantale, hip-hop’tan darkwave’e çok daha eklektik dokunuşlara göz kırpıyor.

Bir kıyamet orkestrasının dokunuşlarıyla açıldığı izlenimi veren “Taş Düştü = Adam Öldü“, yansıttığı düşme hissiyle insanı yükselten, oldukça kuvvetli bir girizgah. Ağaç olmaktan, yok olmaktan, kaçmaktan bahseden “Hiç Adam” grubun nihilizmini güzelce yansıtıp sesini geliştiren karanlık bir durak. Hemen ardından gelen “Kuzgun” intihar etmekle etmemek arasında gidip gelmenin öyküsü. Gizemli ve tedirgin edici bir şekilde açılıp giderek hızlanan vokal ve enstrüman ritmleriyle grubun müzikal spektrumuna yeni ufuklar ekleyen“Kahrex”te ise iki Antik Yunan figürünün, Silenos ile Midas’ın karşılaşmasını şahsi yaşanmışlıklarla örülü bir perdenin ötesinden izliyoruz. Edebi ve tarihi rastlaşmalar günümüz insanının acılarına temas ederken bir bakıyoruz, okuduğumuz öyküyü bir çırpıda bitirmişiz.

Önceki şarkılarına kıyasla müzikal çizgisi daha geniş, dosdoğru bir kalıba sığmayacak kadar çok yönlü etkileşimler taşıyan bir Siyah Tavşan var bu kez karşımızda. Bir grubun ilham kaynaklarının tesiriyle yetinmeyip kendi seslerini keşfetmeye koyulduğu o çok kritik -ve cesaret gerektiren- evreye geçmişler. Kendileri de belirtiyor zaten, gelecek işlerinde Türk rock müziğinde henüz denenmemiş işleri kovalayacaklarını. Kendini yenilemenin ve keşfetmenin önemine duydukları bu farkındalık, umarız onların yoluna daha uzun süre ışık tutar.