Başlıca Gevende‘den tanıdığımız Serkan Emre Çiftçi ilk solo albümü Ekim‘de dinleyiciyi kendi kurguladığı ses örüntüleri evrenine adeta tılsımla çekiyor. Bunu yaparken kadim dostu trompetten ve synthesizer’dan yardım alsa da görünmez işbirlikçisi, albümü bestelemesine yardımcı olan, kendi bilgisayarında yazdığı algoritmalar. Böylesine modern bir metot, ortaya zamansız bir bilim-kurgu filminin soundtrack’ini çıkarmış sanki. Mevzubahis film belki de renk paletince akışkan, anlamca yer yer muğlak ve içinde gani gani umut da taşıyan bir distopya olurdu.
Albümdeki her bir şarkı için Orhan Cem Çetin‘in hazırladığı görseller, slit-scan tekniğiyle bir araya getirilip birer “zaman haritası” işlevi görmüş. Kaldı ki şarkılarda içine düştüğümüz sonsuz soyutluk ve mekansızlığa ilaveten zaman kavramı da bildiğimiz gibi işliyora benzemiyor. Belki de birer “zamansızlık kapsülü” olarak görmeliyiz bu müzikleri, her biri bizi farklı patikalara yönlendiren, yolun sonunda bizi işitsel hazinelerle buluşturan türden kapsüller. Çoğunlukla iki enstrümanın sesinden ve yapay zeka dokunuşlarından mürekkep bir yapımın içinde bu kadar çoğul yollar birikebilmesi, şüphesiz müziğin sihriyle alakalı bir durum.
Ekim‘in deneysel caz-elektronik müzik sergüzeştinde Çiftçi’ye keman (“Kervan“) ve mandolinle (“Kayıp“) Ömer Öztüyen eşlik ediyor. Tüm parçaların kaydı, beste, aranjman ve prodüksiyonu Çiftçi’ye ait. Mikste Çiftçi-Emre Ataker ortak imzası var. LU Records etiketiyle çıkan albümün mastering’i Chris Sansom‘dan, kapak görseli ise Orhan Cem Çetin‘e ait.