Renklerinin dışarı akması için parçalanman gerekebilir

Son güncelleme:

Sufjan Stevens Javelin adlı yeni albümünü 6 Ekim’de yayımladı. Sufjan Stevens kimdir? Nereden tanıyor olabiliriz? Mesela popüler kültür kölesi olduğumuz için Call Me By Your Name film müziklerinden. Çıkardığı 13. albüm olan Javelin, artık yaşlanmaya başlamış ve yeni işleri arada kaynayan bir sürü sanatçının albümlerinden biraz farklı. 13 sayısı ise cidden uğursuz gelmiş olabilir, albüm geçtiğimiz nisan ayında vefat eden Stevens’ın hayatının aşkı Evans Richardson’a adanmış. Yani şarkılarla ilgili fikirlerimden bağımsız olarak albümün içeriği bayağı ağır. Bu durum ayrıca Javelin‘i dinine bağlı bir Hristiyan ve cinsel kimliği hakkında hiç konuşmamış biri olan Sufjan Stevens’ın kuir comeout albümü yapıyor. Buna ilaveten albüm, Stevens’ın nadir bir hastalık olan Guillain-Barre Sendromu’ndan muzdarip olduğu açıklamasıyla eşzamanlı olarak yayımlandı. Bu detaylar dışında magazinsel olarak değinmek istediğim bir şey yok.

Taylor Swift’i sürekli olarak benzettiğim biri Sufjan Stevens. Kendi alanında ve kitlesinde son 20 yılın en ilham alınası sanatçılarından biri. Yumuşak sesi ve vokal olarak olgunluğu bu tarzda eser üreten insanlara kıyasla normalde göstermediğim bir saygı beslememe neden oluyor kendisine. Hislerini kanalize etmek için sesini eforsuzca kullanabilen biri. Şarkılarında hem müzikal hem sözel olarak hep var olan “yılbaşı zamanında geçen bir folk hikaye anlatma” hissi burada da var. Zaten kendisinin Songs For Christmas adında 42 şarkılık uzun bir albümü de var. (Taylor Swift’in de var.) Bu albümde ise baştan sona derin bir of çekmek isteten yas ve veda teması yamacımızdan ayrılmıyor. Ne olursa olsun bildiğimizden dışarı çıkmayan, folkun içinde elektronik kullanımlarını da çok katartik anlarda başarıyla yerleştiren bir sound hakim. Fark ise tarzda değil tavırda. Birçok Sufjan albümünden çok daha ağır ve boğuk bir anlatım söz konusu.

İlk şarkı “Goodbye Evergreen” yavaş bir veda ile giriş yaparken, devamında gelen şarkılar geçmişte yaşanan tüm ölümcül zorlukları bir anda anımsatmak göreviyle hızlıca kanınıza giriyor. Dışarıdan bakıldığında bu otantisiteyi hemen fark etmek zor. Halbuki bana hitap etmeyen tarzına rağmen anlatılmaz yasının etkisine bir anda kapıldım. “Bir daha böyle bir şey yaşar mıyım?” diye düşünürken düşülen kara deliği bir tek yaşayan anlar ya, “Will Anybody Ever Love Me?” çok basitçe bu hissin gerçekliğini kavramış bir şarkı. Bir diğer harika ise “Shit Talk“. Stevens bu noktaya kadar veda, yas, acı, kendini suçlama, sorgulama ve daha bir sürü şeyi arka arkaya dizdikten sonra büyük bir katarsis yaşatıyor bu 8 buçuk dakikalık şarkıda. Bence açık ara seçkinin en öne çıkan şarkısı da “Shit Talk”, acının vurgusunu yapmak için mümkün olan en ince nokta. Zaten baştan sona albümün yapısı o kadar incelikli seçimlerle oluşturulmuş ki, Sufjan Stevens bu süreci geçmişten bugüne, ve hâlâ, nasıl yaşıyor görmemiz için hiçbir duvara çarpmamıza gerek kalmasın diye adeta önümüze sermiş.

Stevens ve partneri Evans Richardson için içten üzüntü duydum ve ilginizi çekerse albümü en az bir kere dinlemenizi tavsiye ederim. LGBTİ+ komünitesi için kült bir yer edineceğine inanmakla birlikte, acısını da belki bu hayatta dindiremeyecek bir eser olduğuna eminim.