İstanbul merkezli bağımsız plak şirketi Mevzu Records’un bünyesinde ortaya çıkan yepyeni bir oluşum Pembe. Tarzlarını blackgaze olarak tanımlamak mümkün, kendileri ise ürettikleri şeye basitçe “İstanbul’dan duygusal müzik” diyorlar. İlk teklileri Ama Kalbim Bir Et Parçası Değil’i geçtiğimiz günlerde yayınlayan ekiple kısaca sohbet ettik. Aşağıda okuyabilir, bu yeni güzel projeyi radarınıza gönül rahatlığıyla alabilirsiniz.
Geçtiğimiz günlerde düzenlenen Mevzu Label Night’a katılanlar, Pembe’ye dair ilk izlenimlerini güçlü bir şekilde edinmiştir diye düşünüyorum. Hem oradaki herkes hem de adınızı ilk kez duyacaklar için bizzat sizden alalım: Pembe’nin kimliği, hikayesi nedir?
Pembe’yi özellikle hayatımızın son dönemlerinde yaşadığımız büyük ortak travmalarımızın sonucu saklayamadığımız, bir şekilde kusmak zorunda olduğumuz depresyon ve hala inatla sarılmaya çalıştığımız pozitifliğin biraz tezat, biraz çelişkili bir karışımı olarak görüyoruz. Kuruluş amacımız da bu dönemde elimizden geldiğince içimizi bir şeyler yoluyla dökebilmekti zaten. Dostluğumuz ve müzik bize gerçek anlamda bir terapi gibi geliyor olmalı ki yaklaşık 8-9 ay süren besteleme ve kayıt sürecine dair sanki tadı damakta kalan bir rüya gibi hiç bir şey hatırlamıyoruz 🙂 (Bir de mix sürecini Kerem’e sormak lazım tabi ayrıca.) Bu süreçte bir süt nehrinde yüzer gibi yüzmüş olmalıyız; kucaklayıcı ve bembeyaz. Pembe’nin kimliği de bu süreçlerle paralel bir şekilde yeşerdi diyebiliriz. Ciğerlerimize saplanan yoğun acılar ve bu acıları gözlerimizden içerek pembe bir hissiyata dönüştüren birlikteliğimiz.
Her daim sabrımızı yeniden sınayan şu dünyada ilham bulduğunuz gruplar, müzisyenler, projeler, oluşumlar; müzik üretmek için size güç veren şeyler neler?
Çok fazla şey sayılabilir ama ortak eksenimizde; Sport, life, Kidcrash, Envy, Birds In Row, The Cure, Smashing Pumpkins, Hedonistic Noise, Burn Her Letters, Bergen, Lapsekili Tayfur ve Ceyhun Azeroğlu gibi krallar daha görünür vaziyette.
İlk tekliniz “Ama Kalbim Bir Et Parçası Değil” adının vaat ettiği bütün duyguları veren güçlü bir iş olmuş. O nasıl ortaya çıktı?
Valla işte hatırlamadığımız, akışkan bir an daha. Nasıl ortaya çıktı hiçbir fikrimiz yok. Birkaç kesit var gözümüzün önünde belli belirsiz;
“Tara tara iyi tara Meksikalı gitarınla.*”, *Emre Terzioğlu’na Tarama 101.
“Alican* (3 günlük ilk davulcumuz) hadi artık gir şarkıya.” *Alican 3 dakikalık solo davul introsu denerken.
“Şuna bak şuna Yoğurtçu Parkı’na tripli vaziyetlere bürünüp şarkı yazıyor kahvesini yudumlayarak.*” *Çıkıntı aka Batuhan Kubil Ay şarkı sözü yazmaya çalışan Mutlu’yu darlarken.
Şarkının her yönden oturduğunu hissettiğimiz an hep beraber birbirimize parlayan gözlerle “Güzel oldu güzel” bakışı attığımız an ve şarkılarımızda bize kadife sesiyle destek atan Nazo’nun “Oğlum bu çok iyi oldu lan” demesi. 🙂
Genel olarak hepimiz için duygusal olarak çok yoğun bir süreçti. Güzel bir yorgunluk bıraktı.
Buradan sonraya nereye, Pembe olarak nasıl planlarınız var? İlk albüm ya da EP’nin vakti ne kadar yakın?
Önümdeki ay içinde çıkacak 1 klibimiz ve 1 albümümüz var. Sonrasında birkaç single yayınlayarak devam etmeyi düşünüyoruz.
Türkiye’de yaşamak dışında bir şeye vakit ayırabildiğimiz sürece (yaşayabilirsek) Pembe’yle de o dönemki ruh hallerimize göre bir şeyler üretmeye devam edeceğiz gibi duruyor. Genel olarak üretim süreci de baya zevkli geçiyor çünkü (en azından hatırlayabildiğimiz kadarıyla), ki bizim için de tek önemli şey bu. Konserlere gelirsek, bu diğer en büyük motivasyonumuz ama İstanbul’da da sahne bulmak her zamankinden daha zor gibi artık. Birkaç mekan dışında (özellikle Karga, iyi ki var) geri kalan sahneler de tutum ve politika olarak zaten yıllardır bizden çok uzaktalar. Bu mekanlarla beraber bir konser organizasyonunda bulunmak da başlı başına kanser sebebi ve içimizi bayıyor yeterince. Ama olsun, her şeye rağmen devam.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Kıyı Müzik’e sevgiler, var olmaya devam edin. <3