
Papercuts, geçtiğimiz mayıs sonu yılın ilk denizli güneşli tatilinde keşfedip, sıklıkla dinlediğim bir grup. Bugün de şuraya gidelim, burada da şunu yiyelim gibi planları olmayan; bol bol dinlenmek, kitap okumak, miskinliğe doymak üzere çıkılan bir tatildi. Gitmeden önce bütün ayarlamaları yaptım. Çantam hazırdı. Köpeğim emin ellere emanet edilmişti. İşten güçten vakit bulabilirsem, ipodumu da güncelleyecektim. Hangi arada o değerli güncellemeyi yaptığımın farkında değilim. Yola çıkmadan bir iki saat önce işten çıkmayı ancak başarabildim. Bir şekilde tatil boyu bu adamları dinlerken buldum kendimi. Müzikleri doğru zamanla özdeşleştiği için mi bilmiyorum ama bir daha ne zaman Papercuts dinlesem o rehavetli ve sakin tatile gittim kafamda. Saçma ve sıkıcı bir günde bile beni dağ yollarında, denizi her virajda başka taraftan görmeye hevesli hissetirdiler. Galiba biraz kokuların tuhaf etkisine benziyor bu durum, hafızada yer etmiş bir kokuyu alınca “küt!” diye bir zaman yolculuğuyla o kokunun insanı hiç beklemediği bir yere koyması durumunu yaşatıyor. Kaldığım ahşap kulübenin küçük verandasında yapılan salak danslar hep aklımda bu ara. Galiba tatili ve yazı özledim o yüzden de yine çok dinler oldum Papercuts’ı. Biraz “Beach House” dinlerken aldığım tadı alıyorum Papercuts’ tan. Tarzları da benziyor. O yüzden baştan söylemeli: “Beach House sevmeyene zor bu işler.”
Böyle bahsedince yaz tatili, deniz, güneş, mutlu zamanlar diye akla marakaslar veya ukuleleler gelmesin. Indie pop ve dream pop türleriyle anılıp, yer yer freak folk türünden örneklerle kıyaslanıyor Papercuts. Yavaş, sakin, huzurlu ve ara ara tatlı basların eşlik ettiği bir tınıları var. Genel şarkı içerikleri de öyle mutlu mesut değil; fakat ince düşünülmüş hassas bir farkındalığın dile getirildiği parçaları var. Dolayısıyla Papercuts, “lay lay lom”dan ziyade başka keyiflere de hitap ediyor ve “ben de tam böyle hissetmiştim” diyebilmenin huzurunu veriyor.

San Fransisco merkezli bir grup Papercuts. Grubun yaratıcısı ve tek daimi üyesi olan Jason Robert Quever, ilgi odağı olmaktan hoşlanmadığı ve bu durumla baş edemediğinden Papercuts’ı bir grup olarak inşa etmeyi seçmiş. Quever’ın bu paylaşımcı tavrına bakılarak, grubun yönetilmesi söz konusu olduğunda kontrolü başkasına bıraktığı sanılmasın. Aksine neredeyse her şeyini kendi yaptığı, her detayla bizzat ilgilendiği işler üretmiş. Papercuts’ın biraz tanınmasının ve turnelere başlamasının öncesine kadar Quever, o an etrafında kimler müsaitse onunlarla çalışarak grubu götürmüş. İlk üç albümleri (Mockingbird – 2004, Can’t Go Back – 2007, You Can’t Have What You Want – 2009) Quever’ın ayrıca yapımcılığını da yaptığı kendi stüdyosu olan Pan American Recordings’de kayıt ediliyor. Bahsi geçen kendi stüdyosunda hali hazırda Beach House, Still Flyin’, The Skygreen Leopards gibi gruplarla da vaktiyle çalışan Jason Robert Quever, Papercuts için hem söylüyor hem yazıyor hem de çalıyor. Bütün bu özellikleri arasında Quever’ın öne çıkan ve asıl parlatılması gereken süper gücü şarkı sözü yazma becerisi. Bu özelliği de en çok son albümleri Fading Parade’de belirgin bir şekilde farkedilir hale geliyor. Bunun sebebi de iş bölümünü biraz dağıtması. The Hanger Studio’dan benzer türde tanınmış gruplarla çalışmış Thom Monahan devreye girince Quever, kendi yapması gereken şeylere daha çok zaman ayırma imkanı bulmuş ve bu işbirliğinin sonucu olarak gerçek anlamda Papercuts tanınır hale gelmiş.
Melis Çubukçu



