Telas durup dururken dinlenecek, ortasından bir yerden girişilecek bir albüm değil. Kulak vereni kendi dünyasında misafir etmeye, onu hiçliğin kalbine götürüp bu uçsuz bucaksız diyarda kendi ruhundan bir parça bulmasını sağlamaya çalışıyor bir bakıma. İçine adım attığınız anda dünyadan soyutlanıyor, bütün maddelerin akışkan formda var olduğu üst bir evrene adım atıyorsunuz.
Nicolas Jaar kendi ismiyle yayınladığı altıncı stüdyo albümünde yaratıcı ilhamının yeşermeyi sürdürdüğünü ispatlıyor. Takdir edilesi bir ivmede gelişiyor bu süreç, hem bir önceki stüdyo albümü Cenizas, hem de Against All Logic mahlasıyla yayınladığı albüm 2017-2019 geçtiğimiz aylarda benliğimizin dönemeçlerini karmaşık ama vurucu doğalarıyla şenlendirmişti. Telas ise süregelen kaosu beslemesine karşın bu albümlerin ikisine de benzemiyor.
Telas her köşesi parıltılar saçan bir elmastan yansıyan optik dalgaların izdüşümünü seslerde bulduğu izlenimi veriyor. Elmas dediğimiz şeyin uzayın enginliğinde bolca bulunduğunu hatırladığımızda parçalar birleşiyor, kulak verdiğimiz ses dünyasının spiritüel boyutu maddi teşbihlerle güç kazanıyor. Tam da bu sebeple tanık olduğumuz bir saatlik ses örüntüsüne ambient yakıştırması yapıp yollamak bir noktada eksik kalıyor. Zaten objektif bir değerlendirmeyle bile tümüyle ambient bir çalışma değil bu, ambient kalıplarının kendiyle yetinmemeyi seçtiği bir türler alaşımı. “Telahumo”da devreye giren synth dokusu, pekala bir progresif rock şarkısında kendine yer bulabilirdi örneğin.
Jaar Telas ile müzikal olgunluğunda yeni basamaklar tırmanmayı sürdürüyor. Yoktan yarattığı hiçlik senfonisinin gözle görülmesi zor virajlarını albüme özel hazırladığı sitede resmederek sanatçı kimliğini derinleştiriyor, ortaya işitsel olduğu kadar görsel seyredebilen mütevazı bir başyapıt koyuyor.