Ben Christian Zucconi, Sean Gadd, Ryan Rabin, Hannah Hooper ve Andrew Wessen kadar minimize edemedim hadiseyi. Onlar mutlu bir şarkıya asla güvenmememizi söylüyorlar. Bana kalırsa mutlu olan hiçbir şeye güvenmeyerek garanti altına almalıyız kendimizi. Mutluluk güven duyulabilecek bir şey değildir zaten. Güven duyulan şeyler mutlu edebilir ama bakın. Ufak bir sıralama durumu.
Tanıdıklarımıza güveniyoruz ya en çok, başlayalım öyleyse.
GROUPLOVE Los Angeles’tan. Altı şarkılık bir EP ve on iki şarkılık bir albüme sahipler. EP ve albümün kesişimi “Naked Kids” ve “Colours”. Colours ki grubun en popüler şarkısı, bu popüleriteyi taçlandıran bir de destek ekip var; kendileri: Foster The People. Genel itibariyle özellikle bu enerjideki şarkıların versiyonlarını daha çok seven ve orijinalinden daha iyi olan coverlar listesi hayli uzun olan ben, Colours için böyle düşünmüyor ve beğeni dileklerimi orijinal versiyona ayırıyorum. Grup özellikle bizim ülkemizde Conan O’brien’ın talk show’una katılmalarıyla tanındı dersek yanlış olmaz. Bunun dışında “Slow”un Gossip Girl’de “Don’t Say Oh Well”in Vampire Diaries’te duyulmasının da grubun müzikal kariyerinde katkısı var. Son olarak Hbo’nun çerez dizisi Girls için hazırlanan soundtrack albümde “Everyone’s Gonna Get High” ile yer aldılar. Bu albümde ayrıca Fun, Fleet Foxes, Tegan & Sara, Belle & Sebastian gibi şahanelerin şarkılarını da görüyoruz.
“Never Trust a Happy Song”a dönecek olursak. Cümlelik masallar tadındaki “Don’t Say Oh Well”, en iyi arkadaşlarının evlerinde dinlemelik “Tongued Tied”, Christian’ın şekilden şekile koşan sesi yüzünden bazı anlarında çileden çıkıyor olsam da “Itchin’ on a Photograph”, içli içli “I am a man, man, man, man” diye başlayıp asla üzgün olmamamız tavsiyesini veren “Colours” ve “are you lonesome” sorusuna içerlememe rağmen “Spun” benim için GROUPLOVE’ın en iyileri.
Mutlu şarkılarına değil belki ama müziğine hayli güvenebileceğimiz grup, enerjimize uzun süreler takviye yapacak gibi görünüyor.
Gülçin Yorbık