Mozaik – Çook Alametler Belirdi (1988)

Ocak 1983. Boğaziçi Üniversitesi’nde bir Yeni Türkü konseri vuku bulmaktadır. Grubun “insanı ayağa kaldıran sesi”, öğrenci kalabalığının ortasındaki Ayşe Tütüncü’nün dikkatini çeker. Arkadaşları Ezel Akay ve Mehmet Taygun ile birbirlerine bakar, konuşmadan anlaşırlar, Mozaik‘i yaratan an da işte bu olur. İlerleyen yıllarda darbe sonrası Türkiye’sinin protest sahnesi, Mozaik’in de dahil olduğu kendi bir nevi ‘mahşerin dört atlısı’na (diğer üç grup Yeni Türkü, Ezgi’nin Günlüğü ve Bulutsuzluk Özlemi olmak üzere) kavuşacaktır.

Mozaik’in ilk büyük hamlesi, dünyanın dört bir yanından toplanmış folk şarkılarını icra ettikleri 1983 tarihli Beyoğlu Küçük Sahne konseri olur, ki sonradan bu performansın kaydı Ölümden Önce Bir Hayat Vardır başlığıyla ilk Mozaik albümüne evrilecektir. “Diktatörler yabancı dil bilmez” denilerek başka ulusların muhalif eserlerine yer verilen bu konseri ve albümü bu defa grubun kendi bestelerine yer veren Ardından takip eder. Böylece Mozaik kendini pop-caz olduğu kadar progresif rock ekolüne de dahil eder. Heyhat -birçok hayranın mutabık olduğu üzere- bu yeni tınılarını yoğurarak müzikalitede tam anlamıyla zirveye oturdukları albüm, 1988 çıkışlı Çook Alametler Belirdi olacaktır.

Çook Alametler Belirdi‘nin hüzünlü, karamsar, gizemli ama derinlerde bir yerde umut dolu hali ve tavrı, ilk şarkı “Sappho ile Konuşma”‘dan itibaren tüm bünyemizi sarmakta. Sonradan albümün sonundaki “Kurşun Askerin Gerçekleşmeyen Kaçışı” ile birlikte The Other Side of Turkey başlıklı toplama albümde yer alacak bu benzersiz eser, “Aşk yandı sonra yıldızlar / Zaman aralandı / Güller açıyor” diyerek bizi duygudan duyguya sevkediyor. “Kendi Bıraktığım İzlerde” sözleriyle başlı başına bir şiir olarak okunabilecek, üzgün ve katman katman açılan bir beste:

“Kendi bıraktığım izlerde 
Yürümeye ne gücüm var ne de anlamı var 
Bunun 
Varsın ters yüz olsun yüreğim 
Varsın peltekleşsin dilim 
Konuşmayı unutan ya da 
Yeni bir dile başlayan gibi 
Tüm bu yararsız anlamsız 
Döküntüleri 

Kurumuş çalılar gibi ateşe vermek isterim”

Albümün en hareketli parçası “Yürümek”, yıkılan bünyeyi yerden kaldırarak ayakta kalmanın erdemini vurguluyor, bir önceki şarkıda yaratılan tonu başarıyla tersine çeviriyor. Ardından gelen, albüme de adını veren “Çook Alametler Belirdi”, Nazım Hikmet Ran‘ın Kıyamet Sureleri şiirinden dizeleri ödünç alırken bestecilikte de aklımızı almayı başarıyor. Caz-rock alaşımı bir şaheser olan bu 8 dakikalık beste, 70’li yılların progresif rock gruplarını aratmayacak bir ustalıkla kotarılmış, dakikalar boyunca bir yükselip bir alçalarak yerli müzik tarihinde bugün bile eşsiz kalmayı başarıyor. Nazım Hikmet’e ilaveten Bob Dylan, T.S. Elliot, Goethe, Brecht gibi isimler de ilham kaynağı olmuştur bu şahaneliğe.

“Bir Bisiklet Gezintisi” albümün ikinci yarısını sözleri sayesinde daha fazla gizem ve merak duygusu ile açıyor: “Sokaklar yakın, çok çok yakın / Sokaklar yakın, sen çok yakın / Sabahsın sen, sen aldatırsın / Nerde kaldı sessiz düşlerim”. Şarkının yarısından sonra gelen ani ritim değişimleriyle bir kez daha ihya oluyor, kusursuz bir albümdeki yolculuğumuza hayranlıkla devam ediyoruz. “Oniki Adım” caz partisyonlarıyla süslü bir enstrümental beste olarak havada usul usul yükselmemizi, aynı anda da bir şekilde sağlam adımlarla ilerlememizi sağlıyor. “Gitmeliydik” ağırlığı başlıca sözlerinden gelen, şiir edalı bir başka parça olarak dikkatimizi çekiyor:

“Gitmeliydik 
Dalgalar kanatlarımızdı 
Oysa gözlerimiz düğümlerde 
Her boğum gırtlağımızda 
Gitmeliydik 
Dalgalar kanatlarımızdı 
Deniz hürriyeti 
Halatları çözerken 
Oysa biz bir üzüm salkımı gibi 
Ağırdık dalımızda”

“Kurşun Askerin Gerçekleşmeyen Kaçışı” sözsüz bir pop-caz-folk türküsü olarak albüme yükseldikçe insanın yüreğine su serpen bir kapanış sağlıyor, ayrıca bir sonraki albüm Plastik Aşk‘a da bir şekilde zemin hazırlıyor. Bugünden bakınca başı, ortası, sonu bu kadar güzel pişmiş bir albümle çok zor karşılaşacağımızı biliyor, Çook Alametler Belirdi‘yi bu sayede kalbimizde özel bir yere gömüyoruz.

Mozaik ile 25 yıllık bir aranın ardından geçtiğimiz sene Moda Kayıkhane’de buluşmuştuk. İkinci randevu ise bu çarşamba, 17 Temmuz 2019’da Zorlu PSM’de. Mozaik tarihinde emeği geçen herkes orada olmayacak olsa da hayli geniş bir kadro bizleri bekliyor: Emektar ekipten Ayşe Tütüncü, Saruhan Erim, Mehmet Taygun, Timuçin Gürer, Serdar Ateşer, Mehmet Tütüncü, Ezel Akay ve Yağız Üresin‘e Gevende’den Gökçe Gürçay katılacak, Erkan Oğur ve Ceylan Ertem ise gecenin diğer özel konukları olacak. Şayet çok geçerli bir mazeretimiz yoksa, bizzat gidip görmeye fazlasıyla değecek bir deneyim bizi bekler. Öncesinde Külliyat‘ı şöyle bir hatmedip sınava güzelce çalışmak şart tabi.

PUANLAMA: 10/10