Belarus’un adeta sessiz bir isyan olarak yükselen sesi Molchat Doma, Sacred Bones Records çıkışlı üçüncü stüdyo albümleri olan Monument’ı 13 Kasım’da yayınladı.
3 yıllık geçmişiyle genç, bir o kadar da üretken olan Molchat Doma; Egor Shkutko (vokal), Roman Komogortsev (gitar, synthesizer, davul makinesi) ve Pavel Kozlov (bas gitar, synthesizer)’dan oluşan üç arkadaş aslında. Geçmişlerine göz atacak olursak, 2010’da başlayan Egor ve Roman arkadaşlığı 2016 yılında müzikal bir kimliğe bürünüyor ve bas gitarist arayışında karşılarına çıkan Pavel’i de bünyelerine katmalarıyla buram buram post-punk, new wave, synth-pop ve cold wave esintili, gizemli eserler ortaya çıkarıyorlar. Melodilerdeki bu gizemi ve karanlık havayı “ sessiz evler” anlamına gelen “Molchat Doma” ismi bir bakıma açıklıyor aslında. Nitekim Minsk’teki bu tekdüze, sessiz ve kasvetli evler grup adına ilham kaynağı olurken üretim süreçlerinde de onları yalnız bırakmayarak onların ilk dinleyicileri oluyor.
Asıl olarak 80’ler Rus rock müziğinden, özellikle de Kino grubundan etkilenip, 2013-2014’te “Yeni Rus Dalgası” müziği ile harmanlanıp kendilerini buluyorlar. Nitekim dünyada benzer tarzda başta Joy Division olmak üzere örnekler olsa da Belarus için özgün ve alışılmadık bir grup olarak başlarda dinleyici bulmada zorlanmışlar. Ancak şu an daha da özgün bir grup olarak, TikTok videolarının da yadsınamaz etkisiyle dünyanın pek çok yerinden dinleyiciye ulaşmış durumdalar.
Molchat Doma’nın sahneye ilk çıkışı ise 2017 yılında С крыш наших домов (S krysh nashikh domov) albümü ile gerçekleşiyor. Albümdeki “Машина Работает (Machine is Working)” adlı şarkı ile siyasetten uzak kalmak istemelerine rağmen siyasi olaylara sessiz kalamadıklarını ağızlarından kaçırmış olacaklar ki hem dinleyicilerin hem de Alman plak şirketi Detriti Records’un dikkatini çekiyorlar. İkinci albümleri Этажи (Etazhi), ertesi yıl bu plak şirketinin imzasıyla piyasaya çıkıyor. Grup, Sacred Bones’un diğer sanatçılarıyla birlikte Black Sabbath tribute albümüne “Heaven and Hell” şarkısını kaydederken gençken dinledikleri Black Sabbath, John Frusciante gibi gruplarla daha fazla haşır neşir olmuş olacak ki Monument’te bu seslerden daha fazla etkilendiklerini itiraf ediyorlar. Mevcut dünya durumunun da katkılarıyla eve kapanıp albüm üzerinde daha fazla çalışma fırsatı bulan grup, gençlikten doğan bir olgunluğun ürünü olduğunu söyleyebileceğimiz Monument ile artık kendini birkaç kelimeyle ifade edebilir hale gelmiş: Hüzünlü, melankolik ve canlı.
Biz dinleyicilerde ise bu güçlü albüm; Rusça bilsek de bilmesek de huzursuzluğa mahkûm eden, hatırlamak istemediklerimizi hatırlatan ama garip bir şekilde de eğlendiren bir albüm olarak adı gibi çoktan yer edindi bile. Gözlerinizi kapatıp gri bir evrene ışınlanmak isterseniz buyrun albüme.