Yukarıdaki resim Edouard Manet’nin Folies Bergere’de Bir Bar isimli eseri ve bu eserde aynanın ne kadar zekice kullanılabileceğine tanık oluyoruz. Kadının arkasındaki ayna sayesinde barı ve arkada kalan figürleri rahatça görebiliyoruz. Ayrıca bu eser hem aynanın resimde kullanışı, hem de modern sanatın başlangıcı bakımından önemli bir yere sahiptir. Eserin yanında yaratıcısı olan Manet’in de sanat tarihinde modern ve sanatın doğuşunda önemli bir rolü vardır. İşbu yazıda da Manet, modern resmin ilk örnekleri ve görsel algı konuları üzerinde durulacaktır.
Manet’yi önemli yapan konulardan biri gerçekliğin temsili konusudur. Gerçekliğin temsili sorununu yukaridaki eser özelinde düşündüğümüzde bazı sorular ortaya çıkıyor. Düşünmeniz için bu soruları arka arkaya sıralıyorum: Gerçeklik aynadan görünenler midir yoksa kadın mıdır? Asıl gösterilmek istenen gerçek hangisi? Eğer aynada yansıtılanlar ise bunlar gerçeklik olarak kabul edilir mi?
Bu gerçeklik sorununun ardından konuyu kompozisyonun konumlandırılışına getirmek istiyorum. Aşağıda yine Manet’ye ait bir resim bulunuyor. İsmi Kırda Bir Öğle Yemeği.
Resmi çizen kişinin kompozisyonu nereden gördüğünü tahmin etmeye çalışalım. Ben bunu bulmaya çalışırken çıplak kadının yanındaki adamın gözleriyle göz göze geldim. Yani bakan kişi sağ üst kısımlarda bulunuyor diyebiliriz. Bu da aslında modern sanata yol açan önemli noktalardan biri oluyor. Çünkü biz burada mükemmel bir kompozisyonun oluşturulma çabasını değil, gerçek anlamda çizen kişinin baktığı şeyi görüyoruz. Ancak bunu tam olarak bu şekilde ifade edemeyiz. Figürlere tek tek baktığımızda hepsinin bir araya getirilmiş figürler olduğu iddia edilebilir. Bu iddia da haklı bir iddiadır aslında, çünkü bu gördüğünüz eser sanat tarihindeki ilk kolaj olarak biliniyor.
Başka bir yönden bahsedilenlere bakarsak, bu resimlerin altında yatan anlayışın realizm akımından farklı olarak, mükemmel bir kompozisyon ve gerçeği olabildiğince yakın yansıtmaya çalışmak anlayışından oldukça uzak bir konuma geldiği söylenebilir.
Ancak günümüz modern sanatında durum ne kadar farklı hale geldi değil mi? Bir resimdeki figürü kolay bir şekilde seçemiyoruz bile.
Bu konu ile ilgili olarak, ne olduğu anlaşılmayan imgeler kullanımının ilk örneklerinden olan bir eser göstermek istiyorum. Henri Matisse, Icarus.
Yanda bulunan eserdeki ana figürün bir insan olduğunu anlayabiliyoruz ancak insanın formu oldukça deforme edilmiş. Bu noktada görsel algı konusu düşünüldüğünde insan figürünün oldukça deformasyonla çizilmesi oldukça güzel bir amaç taşıyor. Bu da şu şekilde ifade edilebilir: “Bir nesneyi ya da bir figürü ne kadar bozarak çizersem seçtiğim figürün ne olduğu anlaşılabilir kalır?“
Bu noktada işin içine görsel algı giriyor. Beynimiz bir figürü algılarken önce kontüre mi odaklanıyor, rengine mi, yoksa detaylarına mı? Ben bunu nasıl deforme ederek kullanabilirim? Eğer görsel algıyı işin içine sokarsak, modern sanatın devamındaki akımları bu sorunlarla incelemek mümkündür. Örneğin soyut sanat, resimdeki detayları geri çekerek sadece kontüre odaklanıyor ve bakan kişiden detayları kendisinin doldurulması isteniyor. O ana özgü bir şeyden soyutlanıyor. Örneğin kübizmde her bakış açısına ait kareler birleştiriliyor. Bu aynı zamanda şu anlama gelebilir: Farklı zaman anlarına ait kareler tek bir kompozisyonda birleştiriliyor ve bu tarz bir resmi algılamaya çalışıyorken beynimiz bu farklı bakış açılarının ortalamasını alıyor olabilir.
Sonuç olarak modern sanatın doğuşuna yer veren bu ve önceki yazıda anlatmak istediğim ana noktaya değinerek bu yazıyı bitirmek isterim: Şu an oldukça karmaşık bir hale gelmiş olan modern sanatın kuramını bir nebze daha anlaşılabilir kılmak ve görsel algının öneminin bu konuda büyük bir yeri olduğunu göstermek.