Asıl adı Karen Marie Ørsted sahne ismi ile Mø, 10 Mart’ta No Mythologies to Follow adlı ilk albümünü piyasaya sürdü. Electro pop, EDM, synth pop tarzları arasında sürekli geçiş yapan bir albüme imza atan Mø, şimdiye kadar Diplo, Aviici gibi isimlerle yaptığı ortaklıklar ve 2012 yılından itibaren çıkardığı singlelar ile ismini yavaş yavaş piyasaya tanıtmaktaydı. Son dönemde pop, ana akım isimler veya ana akım müzisyen potansiyeli olan isimler için uygulanan, single ile parlat, dinleyiciyi albüm için beklet, bir single daha yayımla dinleyiciyi albüm için beklet paketinin biraz daha uzun zamana yayılmış belki de gerçekten doğru zamanın beklendiği bir albüm No Mythologies to Follow. Albümün yayımlanış zamanı için ise yeni bir electro pop veya EDM albümünü yakın zamanda yayımlanmamış olması veya aynı akımda sayabileceğimiz Lorde’nin popülaritesinin azalması beklenilmiş olabilir.
Soul vokalleriyle desteklense de albümde en fazla dikkat çekecek olan synth dokunuşlarının da hissedildiği Fire Rides ile açılan No Mythologies to Follow, Mø’nun ilk yayımladığı single olan ve neredeyse Fire Rides ile aynı minvalde olan Maiden devam ediyor. Albümün en başarılı parçası ise kuşkusuz Waste of Time. Sözleri ile de oldukça başarılı bir electro pop şarkısı olan Waste of Time’ı ise Diplo ile birlikte kotarılan XXX 88 izliyor. Geçen senenin en başarılı dans parçalarından olan XXX 88 Diplo’nun etkisiyle az da olsa farklı bir havası olduğunu hissettirmekte. Ayrıca neredeyse bir Lana Del Rey şarkısı olan Dust is Gone da albümün başarılı parçalarından.
Mø’nun vokali albüm içerisinde pek çok kez değişiyor ve bunu hep farklı isimlere benzetiyorsunuz. Yukarıda bahsettiğimiz gibi Dust is Gone parçasının neredeyse hem vokal hem de müzikal anlamda bir Lana Del Rey parçası olması, Fire Rides’da bulunan birkaç vokal denemesinin Emeli Sande’nin vokalini andırması ya da Lykee Li veya Roisin Murphy tarzı vokallerini hissetmeniz bunlara örnek.
Mø’nun ilk albümü, artık popüler kültürün pek çok alana aynı anda dokunmasının bir örneği gibi. Pür bir rock albümü dinlerken bile, glam veya grunge’a dokunuşların hissedilmesi artık normalse, pop müzik albümleri için de bu geçerli. Son dönem pop albümlerini dinlerken EDM, R&B veya synth pop’a uzanan dokunuşlar bu kültürün bir parçası olmaya başladı. Çünkü istemeden de olsa içinde olduğumuz pop kültürü her şeyi aynı anda enjekte etmekten kaçınmıyor. Her şeyi aynı anda enjekte etmek demek, her şeyin aynı anda tüketilmesi ve yeni arayışlar içinde hemen girilmesi anlamını taşıyor.
No Mythologies to Follow çok güzel cilalanmış, parlatılmış bir dans albümü aslında. Bu senenin birkaç ayrı albümden parçalarla dans edilecek daha sonra ise yeni isimler, yeni albümler ile bu döngü devam ettirilecek. Buna tamam diyorsanız karşınızda senenin en iyi dans albümlerinden biri var. Ama daha yeni daha yaratıcı işler dinlemek peşindeyseniz Mø’nun yolu sizinkiyle kesişmiyor.
Yalkı Akçay