Amerikalı rock grubu MGMT, 6 yıl sonra yeni albüm Loss of Life ile karşımızda. Andrew VanWyngarden ve Ben Goldwasser ikilisinin 2002’de kurduğu grup çalkantılı bir müzik kariyerine sahipler. Loss of Life’ta ise geçmişte kendilerini uzaklaştırmaya çalıştıkları pop müzik türünü bir engel değil, avantaj olarak kullanarak şu ana kadarki en introspektif ve olgun albümlerini yaratmışlar
İlk albümleri Oracular Spectacular, 2000lerin sonuna damga vurmuş “Time to Pretend” ve “Kids” gibi pop klasiklerini doğurdu. Devamında, pop müzikten uzaklaşma hedefiyle prog-rock gibi farklı türlerden esinlenerek albümler çıkardılar. 2018’de ise dördüncü albümleri Little Dark Age ile daha rafine bir sesle pop müziğe dönerek tekrar popülerliklerini zirveye ulaştırdılar. Loss of Life ise geçmişteki farklı tür denemelerinden parçalar içerse de tekrar pop müzikte ne kadar başarılı olduklarını kanıtladıkları bir albüm.
Albümün ilk şarkısı “Loss of Life (part 2)” eski bir Galler şiirinin psychedelic bir enstrümasyonla okunmasıyla başlıyor. Hayatın sırlarını ve gerçeklerini bildiğini iddia eden Taliesin hakkında olan şiir albümün temalarını tanıtıyor. Ölümlülük, metafizik arayışlar ve hayatın anlamı üzerine düşünceler içeren albüm “Loss of Life” ile biterek kendi içerisinde tamamlanıyor. “Loss of Life“ın sonundaki sessizlik ile “Loss of Life (part 2)“nun başı güzel bir uyum içerisinde. “Loss of Life“, ölümün kaçınılmazlığı ve karşısında hazırlanılamaması üzerine bir şarkı. Hayatın kaybedilmesinin belli bir güzelliği olduğu fikriyle sonuçlanan şarkı yine de buruk bir his aktarıyor. Güçlü ve yoğun bir dorukla biterek şarkı albümü de güzel ve katartik bir şekilde sonuçlandırıyor. Little Dark Age’den “When You Die“’yı konu olarak hatırlatsa da ton ve mesaj olarak çok zıt bir gelişme gösteriyor.
“Nothing Changes” nihilist ve pes etmiş bir bakış açısıyla bir şeylerin ve özellikle kendisinin değişmemesi veya daha doğrusu değişememesini kabullenişini anlatıyor. “People In The Streets” aynı şekilde ölümle ilgili düşünceler ve genel anksiyetelerini aktarıyor. Dışarıda hayat devam ederken içeride sıkışıklık ve öğrenememe hissi hakim. Sokaktaki insanlara (“people in the streets” ifadesinin karşılığı) olan yabancılığını ve imrenmesini konu alıyor. Ötekileşmiş bir insanın iç dünyasını yansıtıyor. Sokaktaki insanlar “Dancing in Babylon“da ise tekdüzelikleri açısından ele alınıyor. Şarkıyı sevilen insanın bütün kalan insanlar içerisinde parladığı ve öne çıktığını anlatmak için kullanıyorlar. Christine and the Queens’le beraber vokalleri paylaşarak bir düet aşk şarkısı yaratıyorlar.
“Mother Nature“, albümden ilk teklileri, albümün tüm bu karamsarlığına karşılık olumlu olan diğer bir şarkı. Sempatik ve insan ilişkilerinin önemini ve gerekliliğini gösteren absürdist parça, sevmeye ve sevilmeye bir davet görevi görüyor. “Phradie’s Song” VanWyngarden’ın kızına yazdığı, ninni özellikleri içeren bir şarkı. Kızına her gece şarkı söyleyeceği vaadini içermesi nedeniyle bu müziksel seçim tatlı ve duygusal bir boyut katıyor.
“Nothing to Declare”, havaalanında eşya beyan etme metaforu üzerinden şarkıcının hissettiği boşluğu ve anlamsızlığı aktarıyor. Bir insanın onu terk etmesi durumunda içerisinde olacağı hiçliği ve kaybolmuşluğu gösteriyor. “Bubblegum Dog”, Little Dark Age döneminde yazılıp bitirilmeyen bir şarkının tekrar kaydı. “Sakız köpek” olarak çevrilebilecek şarkı isminin anlamı hayranlarında yoğun bir merak oluşturmuştur. Belli bir olgunlaşma ve yüzleşmeyi sembolize eden “Bubblegum Dog”un gerçek anlamı bilinmiyor. Şarkının kendisi de hayata karşı bir nefret ve kaçamama durumunu aktarıyor.
İnsan duygularının ve ilişkilerinin farklı yönleri ve boyutlarının keşfedildiği albüm, genel olarak nihilist bir çizgi izlese de hayatın anlamı ve özellikle sevginin önemi üzerine yoğun bir odak var. Bu nedenle kaybolmuşluk içerisinde bir insanın büründüğü başa çıkma yöntemlerini (nefret, nihilizm, anlamsızlaştırma) barındıran, ama sonunda anlamın ve şefkatin kazandığı bir albüm olarak görülebilir. MGMT, pop müziği başarılı bir şekilde psychedelic rock elementleriyle birleştirerek duygusal olarak yüklü bir şekilde insan hayatının portresini çiziyor.