The Tallest Man on Earth konulu yazımızda bahsettiğimiz, İsveç’in uçsuz bucaksız indie pop üretkenliği, Kanada hudutları içinde ise kendisini indie rock ana başlıklı kalın mavi klasörün içinde buluyor. Arcade Fire, Wolf Parade, Stars, Broken Social Scene, The Dears, The New Pornographers, Tegan and Sara, Feist, Sunset Rubdown, Great Lake Swimmers şeklinde sonu gelmeyecekmişçesine uzayıp giden liste, Metric’in de saygıdeğer katılımıyla kıyı şeridimizi, bir ömür idare edecek güzel şarkıyla doldurmaya yetiyor.
Biraz indie rock, biraz New Wave, az biraz da electropop’tan olma, James Shaw, Joshua Winstead, Joules Scott-Key ve elbette ki Emily Haines’ten doğma Metric, her defasında bir derece daha olgunlaştırdığı dört stüdyo albümünden sonra, çok kısa bir süre önce, Synthetica adını verdiği beşinci albümünü de yayınladı. 11 şarkılık albümden çıkan ilk single olan Youth Without Youth, üzerini düşeni zaten fazlasıyla yapmış ve yeni Metric albümünün de sevenlerini hayal kırıklığına uğratmayacağını Mayıs ayı başında müjdelemişti.
Emily Haines’in sözleriyle, ‘evde oturup kendi derinin içinden sürünerek çıkmayı beklemekle ilgili, gerçekle sanalın farkıyla ilgili bir albüm’ olan Synthetica, Haines’in yeni çağ teknolojik oyuncaklarıyla ve vaat ettikleri hayatla ilgili alıp veremediklerini şiirsel, ama köşeli ve sert bir cesaretle sergiliyor. Bu altyapı belli ki Torontolu hemşehrileri David Cronenberg’in de dikkatini çekmiş ki; eXistenZ, Scanners, Videodrome ve daha nice kült filmle gerçek-sanal iç içe geçmişliğinin kitabını yazan yönetmen, son filmi Cosmopolis’in soundtrack albümünde Metric’e de başvurdu. Long to Live, I Don’t Want To Wake Up ve Call Me Home adlı üç şarkı ile filme katkı sağlayan grup, tansiyonun hep orada bir yerlerde olduğu, isyankar ama tedbiri de elden hiç bırakmayan bir albümle bu kez de kendi Cosmopolis’lerini resmediyor.
01. Artificial Nocturne
02. Youth Without Youth
03. Speed the Collapse
04. Breathing Underwater
05. Dreams So Real
06. Lost Kitten
07. The Void
08. Synthetica
09. Clone
10. The Wanderlust (ft Lou Reed)
11. Nothing But Time
Artificial Nocturne, bir açılış parçası olarak, hem müzikal hem de şarkı sözlerinin keskinliği anlamında albümün geri kalanı hakkında yeteri kadar ipucu veriyor ve Youth Without Youth’a girizgah oluyor. Breathing Underwater, Dreams So Real, Lost Kitten, Clone derken, albümün onuncu şarkısında Haines’e Lou Reed eşlik ediyor; ‘I’m just as fucked up as they say/ Dedikleri kadar berbat bir durumdayım’ diye başlayan kasvetli Synthetica ‘yolculuğu’, ‘I got nothing but time, so the future is mine/ Elimde zamandan başka hiç bir şey yok, gelecek benimdir!’ dizelerine sahip Nothing But Time ile biraz daha umutlu bir şekilde sona eriyor. 38 yaşındaki Emily Haines’in sesi sekiz oktav değil belki ama ‘rock’ın hakkını, mesajlarının tüm sertliğiyle ve bu sertliğin altını her zaman dolduran enfes vokaliyle veriyor; James Shaw ise gitarıyla zihinlerde farklı kapılar açıyor.
Şimdi, bu, yolun başından beri hiç değişmeyen, olgunlaşmış kadro, İstanbul’a bir kez daha uğruyor ilk seferinden yaklaşık altı sene sonra. Kanadalı grup, bu yaz göğüs gereceğimiz huzurlu Kanada saldırısının öncüsü olarak, elini The Dears(12 Temmuz) ve Feist’tan(25 Ağustos) önce tutarak, 30 Haziran akşamı Kilyos Solar Beach’te düzenlenecek Mono Fest’te sahneye çıkacak. İlk ziyaretlerinin organizasyon anlamında kusursuz hatıralara sahne olmadığı düşünülürse, bu sene ilk kez düzenlenecek, Gogol Bordello, Oh Land, The Horrors, Battles soslu Mono Fest’in, Metric’in de varlığıyla zirveye taşınan beklentileri karşılamasını diliyoruz.
Metric, yıldızını parlatmaya, korkusuzca değişmeye ve büyümeye devam ediyor. Dolu dolu bir bilgi birikimine, James Shaw’la bazen dört köşe bazen ters köşe gitarlara, Joshua Winstead’le yoğun ve güçlü baslara, Joules Scott-Key’le zaman zaman iç acıtan perküsyon ve davullara ve elbette güzeller güzeli Emily Haines’le, sahip olunan her şeyi tamamlayan kusursuz bir rock vokale ve synthesizer bonusuna sahip grup, yerinde izlenmeyi ve alkışlanmayı fazlasıyla hak ediyor.
Emre Yürüktümen
Link: Mono Fest