Martyn Heyne solo albüm diyarlarına yeni yeni girse de özgeçmişi hayli etkileyici bir isim: Amsterdam Müzik Akademisi’nde eğitim aldıktan sonra klasik müzisyenlerle mekik dokuyan Lichte Stüdyosu’nu kuran, sahnede Nils Frahm ve Balmorhea gibi isimlerle kısa ortaklıklar kuran, indie rock ekibi Efterklang‘ın daimi canlı performans üyesi olarak boy gösteren Heyne, yakın dostu gitarına ilaveten synth’lerle, piyanoyla, basla ve daha nice ekipmanla iletişim kurabiliyor. Yeni albümü Open Lines‘ta da gerek enstrüman, gerek prodüksiyon kontenjanında kendi çalıp kendi oynuyor.
Open Lines‘ın kulak yoran bir tarafı olmadığı gibi insana enerji dolduran bir yönü de yok. Daha çok yorucu bir günün sonunda biraz olsun soluklanmak, bütün günün düşüncelerini odada dört bir yana dağılmış eşyaları düzenlermiş gibi derleyip toplamak isteyenlere hitap ediyorlar. Bir filmden değişik sahnelerin soundtrack enstantanelerine kulak veriyormuşuz hissi peşimizi bırakmıyor, örneğin “Night Pylon” karanlık ve gizemli dokusuyla kolaylıkla bir David Lynch filminin içinden kopup gelmiş olabilir. Dinlediğimiz filmin ana karakteri gitar olsa gerek, ancak alışılageldik birçok iyi anlatı gibi bu filmi de yan karakterler ve olay örgüleri zenginleştiriyor. Enstrümanların yanında arpejler, yankılar, efektler ve tüm diğer unsurların kurgu-dizimi hakikaten heyecanlı ve gelişme halinde bir hikaye ortaya koyuyor.
Elbette hayli soyut bir sanat eseri bu, duyduklarımızdan çıkaracağımız anlamlar da fazlasıyla bize ait. Olası izahlara kapı aralamak isteyen herkes Open Lines‘a adım atmalı. Çıkarken kapıyı açık bırakmayı da unutmayın.