Kutsal Günler Başladı: Tiyatro Festivalleri

Yaz geldi, normalleşme başladı, insanlar bayramla tatillerini bağlayıp İstanbul’u terk ettiler, doya doya açık hava tiyatro festivallerine ve sinema gösterimlerine gittiğimiz o zaman yani yılın en güzel zamanı geldi. Elbette içimde pandemi dönemini bitirmemiş bir Bilge var ve bana sürekli dikkatli olmamı söylüyor ama yine de az çok fırsat buldukça ve kendimi ikinci aşımı oldum diye ikna ettikçe gidiyorum etkinliklere. Geçen haftalarda da bazı açık hava tiyatro festivallerinin başladığından bahsetmiştim ve önerilerde bulunmuştum. Bugün de biraz bu festivallerdeki deneyimlerimden bahsetmek istiyorum.

İlk olarak Kadıköy’deki Özgürlük Parkı’nda yapılan tiyatro gösterimlerinden Babamı Kim Öldürdü oyunu deneyimlerimi anlatayım. Oyunla ilgili görüşlerimi evde kaldığımız dönemde izlediğimde biraz anlatmıştım ama söylemem gerekiyor ki canlı yayında evinizdeki bilgisayar ya da televizyondan izlediğiniz oyunla canlısı gerçekten çok farklı oluyor. Eskiye takılmış kalmış gibi konuşmak istemiyorum ama canlı izlemenin tadında illaki bir güzellik oluyor. En basitinden seyirciyle oyuncu aynı havayı soluyor ve bu oyuncunun performansını önemli ölçüde etkiliyor.

Oyunun yanı sıra açık hava deneyimimden bahsetmem gerekirse çok üzülerek biraz yakınacağım bu noktada çünkü seyirciler beni biraz hayal kırıklığına uğrattı ne yazık ki. Önemli nokta, benim seyir zevkimi önemli ölçüde zedeledi, bu sebeple o kişilere sitem etmek istiyorum. Tiyatroda, sinemada telefon kullanılmaz. Bu çok net, uzun yıllardır olan bir kural. İnsanlar bu yasağın sebebini içselleştiremediğinden mi bilmiyorum ama gizlice telefonlarında Instagram’a girdiklerinde dikkat çekmediklerini düşünüyorlar sanırım. Ama böyle bir şey yok, aksine o küçücük koltukta girdiğiniz cenin pozisyonları, ekranınızın en kısıktaki ışığının kapkaranlık ortamda geldiği güneşvari hal kesinlikle dikkat çeken ve hatta sizin o küçük kaçamak dakikalarınızı biz diğerleri için çekilmez kılan bir etkiye sahip. Lütfen bunu yapmayın, hele tiyatro tek seferlik bir deneyim, o oyunun aynısı bir daha hiçbir şart altında izlenemiyor, bu sebeple değil telefona bakmak oturduğunuz yerde kaykılmak bile bir başkasına yaptığınız çok büyük bir saygısızlık.

Bir de Uniq’in Açık Hava Sahnesi’inde Semaver Kumpanya’nın Cimri’sini izledim. Neredeyse iki buçuk saat süren bir komedi fırtınası yaşattı bize güzel ekip. Ben zaman zaman bugün neden hala Moliere oynama gereği duyulduğu sorusunu kendi içimde soradurayım zaman zaman onar dakikalık sessizliklerle geçen ama yer yer de yirmişer dakikalık kahkaha krizi yaşatan etkisiyle Cimri bu zamanda görülmesi gereken bir oyun bence. Moliere için eski demiş olmam tabii ki onun evrensel anlamını gözardı etmek demek değil, sadece bugün ihtiyacımız olan komedi Cimri’deki gibi tiplerin bağırıp çağırdığı ya da birer mucizeyle sonu bağlanan hikayelere sahip komediler mi diye sorguluyorum. Tiyatronun geldiği noktada çağdaş bir komedi imkanı arayışından kaçmak gibi geliyor bana Moliere’e tutunmak.

Kendi açık hava deneyimimi sizinle paylaştıktan sonra kısaca devam eden birkaç açık hava sahnesi programından bahsetmek istiyorum. Küçük Çiftlik Park’ta tiyatro günleri başlayalı çok oldu, Kumbaracı50’nın Cyrano de Bergerac müzikalini çok merak edip zamanımı ayarlayıp gidemedim, ilerleyen günlerde olacak olan Sevgili Arsız Ölüm Dirmit ise bugüne kadar izlemediyseniz koşarak bilet almanız gereken bir oyun. Bunun yanında Özgürlük Parkı’nda devam eden festivalde Genco Erkal’ı izleyebilirsiniz Yaşamaya Dair’de. Turkcell Vadi’de ise Zengin Mutfağı’nın tadına varılabilir.