Küçük İskender’i Hatırlamak İçin 5 Şiir

Bir vakitsiz ölüm daha: Derman İskender Över, namıdiğer Küçük İskender, şair, yazar, eleştirmen, anarşist, Ağır Roman‘ın Tilki Orhan’ı, LGBTİ kimliğinin cesur sözcüsü 55 yaşında bizi terketti. Kendisini hatırlamak için en iyi şiirlerinden bazılarını -kendilerine yaraşan şarkılar eşliğinde- aşağıya serpiştiriyoruz.

Artık Kalbim Yok

Artık kalbim yok ağladığımda sana 
Üşündüğümde seni artık kalbim yok 
Seni anlatırken birilerine, atmıyor kalbim 
Atmıyor kalbim seni gördüğümde rüyalarımda 
İstediğin gibi yaptım; artık kalbim yok! 
Küçük bir velede verdim onu, oyuncak niyetine 
Fırlattım attım doyursun karnını diye bir sokak köpeğine 
Suda sektirdim bir kiremit parçası gibi 
Ve bekledim batmasını bekledim 
Batmasını yanan bir gemi nasıl ağlayarak denize dökülürse 
İstediğin gibi yaptım; artık kalbim yok! 
Artık kalbim yok baktığımda eski resimlere 
Özlediğimde seni 
Arda kalmış bir kalbim yok! 
Yok!

Beyaz

Bir orman yangınında nasıl çaresizce 
yuvasında ölümü bekleyen 
çocukkarınca 

Bir usta avcı gibi duvarıma astım 
vurduğum bütün jilet darbelerini 
bileklerime pervasızca 

çünkü kan kalıyor turuncudan güneş çıkınca

Aşka Dair

aşk, biraz aşağılanmıştır 
kadın terzilerin neresinden baksam 
irtifa kaybeder hücum ve şiddet 
geri sayım: dört-üç-iki-bir-sıfır 
patlar yükselir gider ağzım! 

ağzım bana lazım 
diye bağırır parmak çocuk 
çocuk parklarında salıncaklar hızlanır 
kaydıraklar ağlar 
bir kadeh rakı dökülür üstüne ömrümün alkolik annem geceden özür diler 
neden sevgi 
onca derbeder ve serseri 
bir şık bıçak darbesiyle 
yarar karanlığı 
yürür giderim orda ileri geri 

orda aşk 
küçülür.. küçülür.. 
küçülür biter en güçlü sesiyle!

Bugünsüzlük

çizgi film dudaklarımızda bir süre rumi sürgün 
bir sürü coşkusuz, bir sürü bugünsüz, bir sürü tanıdık 

hüzün vardı 

herkes herkesin dul annesi 
herkes herkesin şefkatli adres defteri, makyaj çantası 
herkes herkesin üvey sevgilisiydi ortalıkta 
herkes herkesin ironisi, istanbul hatırası! 
telaştan olacak ağızsız bir kadınla öpüşürken korkmak 
gibi bir geceydi, gündüzdü, öğleydi, vakitsizlikti ya da 
o kadardı. 

hüzün var mıydı? 
sonra bir acı 
bir tutku veya 
bir mavi gençlikli iliklere değin evliya &yağmur! 
katlanarak büyüyordu tümörlü çocukluklarımız.

Ben Ölürsem

ben ölürsem karakutumu bulamayacaklar 
ne bir aşk zerafeti 
ne bir hayal tabiri.. küçücük ömrüm 
hep rüzgar gülleri kokacak!

bir sinek cenazesinden dönmüşüm de sanki 
ağzım burnum kanyak 
denizden yeni çıkartmışlar yağmurun ölüsünü 
mevsimlerden napalm günlerden ilkbahar

hummalı sabrımın glayöllü dağ köyleri 
sana hasret şakımak mı yakışacak 
çok arayacak çocukluğum esas sırrını 
benim yüzüm bir kedi amipidir 
ben ölürsem o kendiliğinden çoğalacak !

ben ölürsem karakutumu bulamayacaklar 
ne bir buz yorgunluğu 
ne bir sinema perdesi yırtık… küçücük kabrim

bir çocuk kalbi gibi haylaz olacak!