Alemde milyonlarca insanın hayatını sarsarak dünyaya bakışını değiştiren feza adamı David Bowie, 3 sene önce dünyamızı terk edip kozmosu keşfetmeye gitmeseydi bugün 72 yaşında olacaktı. Biz de bu vesileyle üstadın ‘öteki’ şarkılarından ufak bir potpuri hazırladık, yetmez ama yine de hiç yoktan iyidir. Kronolojik sırayla gidiyoruz.
VELVET GOLDMINE (1975)
Sonradan Todd Haynes’in aynı isimli filmine de ilham verecek bu şaheserin hiçbir stüdyo albümünde yer almamasının sebebi ne olabilir? Efendim, çünkü zaten baştan sona şaheser bir albüm için kaydedilmişti: The Rise and Fall of Ziggy Stardust and the Spiders From Mars. Bowie’nin rock yıldızı mahlası Ziggy’nin hikayesinin hiçbir yerine yedirilemeyen “Velvet Goldmine”, ilk kez 1975’te, “Space Oddity” ile “Changes”‘ı bir arada barındıran bir “maxi single” plakta arzı endam etti.
YASSASSIN (1979)
Hepimizin bilmesi gereken bir Bowie şarkısı “Yaşasın”, zira ‘milli duyguları kabartması’ açısından üstadın diskografisinin tek örneği! Berlin üçlemesinin son halkası -ve en arada kaynayanı- Lodger‘da yer alıyor. Anlatılanlara göre, Berlin’de bir Türk mahallesini gezen Bowie, duvarların birinde kocaman bir Türkçe kelime görünce anlamını sorar. “Long live” ve “hooray” gibi karşılıkları olduğunu görünce de şarkıyı yazmaya koyulur. Sonuç hiç fena değil!
TEENAGE WILDLIFE (1980)
Scary Monsters and Super Creeps‘in en epik görünümlü şarkısı, harika bir icracı listesine sahip: King Crimson’ın beyi-beyni Robert Fripp ve Bowie’nin eski dostu Tony Visconti‘nin yanı sıra gitarda Carlos Alomar, basta George Murray… Genç, deneyimsiz ama meraklı olmanın gizemli dünyasını inceleyen şarkı, müzikal olarak ise dönemin post-punk gruplarına hiç uzak değil. “A broken-nosed mogul are you / One of the new wave boys / Same old thing in brand new drag”…
JUMP THEY SAY (1993)
Bowie külliyatı içinde oldukça eşsiz bir parça. O güne kadarki bütün şarkılarında farklı kişilikleri canlandıran usta, burada ilk defa şahsi hayatına dair bir trajediyi anlatıyor: Şizofreni hastası kardeşi Terry, 1985’te intihar etmişti. Bu şarkı da yer yer onun anısına, yer yer Bowie’nin kendi varoluşsal krizine dair. Yayımlanışı David’in manken Iman’la düğününe denk gelen Black Tie White Noise‘da yer alan bu karanlık şarkının etkileyici bir müzik videosu da var.
THRU’ THESE ARCHITECT’S EYES (1995)
Açıkçası gönül listeye bu şarkı yerine bütün Outside albümünü almak istiyor. “Nathan Adler Günlükleri, 1. Bölüm” altbaşlığıyla yayımlanan Outside, üç albüme yayılacak bir dedektif hikayesi anlatmayı hedefliyordu, ancak nedense serinin devamı asla gelmedi. Bowie’nin Trent Reznor ile müzikal flörtleşmelerine zemini bu albüm hazırlayacak; Brian Eno, Erdal Kızılçay gibi isimler de müziği şekillendirecekti. Yukarıdaki şarkı ise albümün belki de en melodik dakikaları.
IF I’M DREAMING ALL MY LIFE (1999)
Birçok açıdan bir orta yaş krizi albümü olan Hours…, kimilerine göre üstadın yaptığı en zayıf iş, ancak bu illaki kötü şarkılar içerdiği anlamına gelmiyor. “Thursday’s Child”, karanlık klibi eşliğinde kulak verilmeye değer. “Something in the Air”, American Psycho ve Memento gibi filmlerin soundtrack’inde karşımıza çıktı. “New Angels of Promise”, tehditkar atmosferiyle kendine has bir şarkı. 7 dakikalık bu şarkı ise oldukça etkileyici bir varoluş krizi.
SLIP AWAY (2002)
Asla günyüzü görmemiş Bowie albümü Toy‘u duymuş muydunuz? New York’u hayatının son döneminde memleketi yapan Bowie, 11 Eylül 2001’de İkiz Kuleler’e düzenlenen saldırıya kayıtsız kalamayarak tüm Toy şarkılarını baştan yazdı ve Heathen böylece ortaya çıktı. Modern dünyanın tekinsizliği ve geleceğin belirsizliği üzerine kafa yoran Heathen, kimilerine göre Bowie’nin eski yaratıcı formuna dönüşünü müjdeliyordu. “Slip Away” ise kaydın duygusal şelalesi.
BRING ME THE DISCO KING (2003)
Daha bir önceki cümlede duygusal şelalelerden bahsettik, o işin esas kralı işte burada. Reality albümü yayımlandıktan sonra Bowie’nin 10 yıl yeni albüm yayımlamadığını hatırlayalım ve kaydın sonunda yer alan bu muhteşemliği uzun bir süre son Bowie şarkısı sanarak dinlediğimizi ekleyelim. Şarkının duygusal tonu sizi gözyaşlarına boğmuyorsa bunları bilmek muhtemelen işi değiştirecektir. Uzun, ama yine de kısa, bitmesini istemeyeceğiniz bir başyapıt.