Jack Whatley’nin yazısından çevrilmiştir.
Rock aleminin gördüğü en “ağır” adamlardan biri olan Johnny Cash‘in, namidiğer Siyahlı Adam’ın dahi kavgada kaybetmişliği vardır. Hem de dünyanın en büyük kuşuna karşı! Evet, Cash vakti zamanında bir deve kuşuyla münakaşa yaşamış ve hızlıca mağlup edilmişti.
Yıllardan 1981. Altmışlı yıllarda karşı kültürün sesi olan, yetmişli yıllarda bir çeşit misyoner imajına geçiş yapan Cash, “rock’ın belalı adamı” olduğu günleri geride bırakmıştır. Açıkçası yaratıcılık konusunda da açmazlara girmiştir kendisi. Tennessee’deki “merkez üssü” olan meşhur ‘Cash Evi’nde kısmi bir emeklilik döneminden geçmektedir. Kariyerindeki iniş çıkışlar esnasında yer yer bağımlılıkla mücadele eden Cash, bu dönemde uyuşturucu sorunlarını aşmış gözükmektedir ancak önce gözünden geçireceği bir ameliyat, ardından da evcil bir deve kuşu az daha adamı aksi yönde dönüşsüz bir yola sokacaktır.
2003’te yayımlanan otobiyografi kitabı Cash: The Autobiography‘de hadise zatı muhteremin ağzından şöyle anlatılmış:
“Deve kuşu saldırıları Tennessee’de nadir görülse de bu olay gerçek. Old Hickory Gölü’nde, Cash Evi’nin arkasında kurduğum egzotik hayvan parkında vuku buldu. Sert bir kış yaşıyorduk, sıfırın altına düşen sıcaklıklar deve kuşu nüfusumuzu yarıya indirmişti. Bir kuş çiftinin dişisi, barınağına götürülmeyi reddettiği için donarak öldü. Eşini huysuzlaştıran şey de buydu herhalde. O vakte kadar beni çok severdi kendisi, tıpkı ilgilendiğim diğer tüm hayvanlar gibi.
Heyhat bizimki o gün beni gördüğüne hiç sevinmedi. Ben ağaçların arasında yürürken ansızın üstünde yürüdüğüm patikada önüme atladı ve saldırganca tıslayarak kanatlarını gerdi.
O ilk karşılaşmadan bir sonuç çıkmadı. Bana tıslamayı bırakana dek önünde dikildim, sonunda geri çekildi. Yoluma devam ettim ve plan yaptım. Oraya döndüğümde yine karşıma çıkacaktı, aynı şeyi deneyecekti. Buna izin veremezdim. Patron bendim, arazi de benimdi.
Deve kuşu bu durumu umursamadı. Oraya neredeyse iki metrelik bir sopayla döndüm, yine de bir kez daha karşıma geçip tıslamaya başladı. Bana yaklaştığında ben de ona doğru sopamı salladım. Iskaladım. Zıplayıvermişti. Bir saniyeliğine havada gördüm onu, sonraki saniyede devasa ayağıyla karnıma tekmeyi basmıştı. İki kaburgamı kırmış, tırnağıyla karnımda kemerime kadar uzanan bir yarık açmıştı. Kemerim yeterince sert olmasaydı, muhtemelen bağırsaklarım da gidecekti. Beni yere sererek üç kaburgamı daha kırdı. Neyse ki sopamı savurmaya devam ediyordum, bacaklarına darbeyi indirince kavgayı bitirip uzaklaştı.”
Çev: D.E.T.