Deneysel elektronik mecralarda yol alan müzisyen Fatima Al Qadiri, yeni stüdyo albümü Medieval Femme’i 14 Mayıs’ta yayınladı. Klasik dönem Arap kadın şairlerin eserlerinden ilham alan albüm, melankoli hisleriyle örtülü bir gündüz düşüne sürüklüyor dinleyeni. Bu büyüleyici albüme kulak verdikten kısa süre sonra Al Qadiri’ye ulaştık ve kafamızdaki soruları ilettik. Dönüşünü aşağıda okuyabilir, özgün İngilizce döküme ise şuradan göz atabilirsiniz.
Nasılsın şu sıralar? Los Angeles’ta mısın?
Evet, oradayım. Yeni bir apartmana taşınmak üzereyim, haliyle işler biraz yoğun.
Yeni albümün Medieval Femme ortaçağda yaşamış Arap kadın şairlerin çalışmalarından ilhamlar alıyor. Ortaya çıkan nihai ürün ise bu şiirlerin bir adaptasyonu sayılmaz. En azından klasik anlamda bir uyarlamadan bahsetmek zor. Bu albüm senin için neyi temsil ediyor, onu söyleyebilir misin?
Bu albüm benim için örneğine Arap kadınların klasik dönem şiirlerinde bolca rastladığımız melankolik özlem duygusunu temsil ediyor.
Bu kayıt senin için ne kadar şahsi bir boyuta sahip?
Bütün albümlerim benim için çok şahsidir.
Albümün kayıtları öncesinde edebi eserlere normalde olduğundan daha yoğun gömüldün mü, yeni okumalar yaptın mı? Başka bir deyişle yapım öncesi ilham kaynaklarının hepsine aşina mıydın, yoksa aklını başından alan yeni keşiflerde bulundun mu?
İkisinden de biraz oldu diyebilirim. Keşifler yaptım, ama nihayetinde sadece ilham olarak kaldılar. Bu durumun tek istisnası Medieval Femme’in dokuzuncu şarkısı “Tasakuba” oldu, sözlerinde (7. yüzyıl şairi Al-Khansa’dan) bir klasik dönem şiirine yer veren tek şarkı.
Sanat üstüne edilmiş kelamlar içinde beni en çok etkileyenlerden biri Egon Schiele’nin şu sözü olmuştur: “Sanat modern olamaz. Sanat ezeli bir biçimde ebedidir.” Ürettiğin sanatın bu tanımla hayli uyuştuğunu düşünüyorum. Katılır mıydın buna?
Kesinlikle. Hedefim ürettiğim müziklerin hem ezeli yahut ilkel, hem de zamansız tınlamasıydı. Haliyle bu kusursuz bir tanım.
Albüm için Medieval Femme başlığında karar kılmadan önce başka başlık tasarıları var mıydı kafanda? Varsa başka hangi havalı başlıklar arasında kaldın?
Bu albüm özelinde öyle bir durum yoktu, bir tek bu geçti aklımdan.
Üretim sürecinde hangi ekipmandan, enstrümanlardan yararlandın? Bunları bir araya getirme sürecinde öncekilerden farklı bir yaklaşımın oldu mu?
Üretim sürecinde bir değişikliğe gitmedim. Duyduğun bütün enstrüman sesleri aslında sanal, VST (Virtual Studio Technology) ile üretildi. Bu da benim en sevdiğim besteleme yöntemi, zira böylelikle kontrol tamamen bende oluyor. Duyulan seslerin canlı enstrüman olduğu yanılgısını yaratmak istedim, gerçekte ise hepsi dijital. Böyle olmasının arkasındaki motivasyon ise albümün arkasındaki fantezi konseptini beslemek, büyük bir gündüz düşü yaratmak.
Sanatsal çerçevenden beklenileceği üzere albümündeki bu sanal enstrüman dokusu hem çok zengin hem de belirgin bir coğrafya ya da zaman dilimine ait değil. Peki sen şimdi bir TARDIS’e atlasan, zamanda ve mekanda herhangi bir noktaya gidebilsen nereyi seçerdin?
Bir yanım ortaçağ Bağdat’ına gitmek istiyor, bir yanımsa 1990’lar New York’una…
Yaşadığımız dönem pandemi adlı bir varlığın gölgesinde vuku buluyor. Bu durum da toplumlara neoliberal devlet politikaları üstünde düşünmek için daha fazla fırsat tanıyor gibi. Nice ülke alınan karantina önlemleriyle paralel olarak otoriterleşti ya da otoriterleşiyor. Buna tepki olaraksa dünyanın dört bir yanında feminist ve LGBTİ+ hareketlerin başını çektiği eylemler düzenleniyor. Küresel çapta bakacak olursak yarının dünyasına dair ne kadar umutlu ya da umutsuzsun?
Bu konularda daima umudum var. Değişim daima gerçekleşir. Yavaştır sadece, damlaya damlaya vücut bulur.
Modu yumuşatalım biraz: Şu günlerde neler dinliyorsun?
Güney Afrika’dan dans müziği remikslerini bol bol dinliyorum.
Film müziği konusunda nasıl bir zevkin olduğunu da merak ediyorum. Halihazırda soundtrack albümü bestelemişliğin var, daha önce de Vangelis’in Blade Runner müziklerine olan düşkünlüğünü belirtmiştin. Başka hangi film müzikleri bu sanatı kavrayışını şekillendirdi?
Bu yolculuğumda en önemli iş Akira‘nın müzikleri oldu. İlk kez onun sayesinde film için müzik bestelemek istedim, daha 10 yaşımdaydım. İzler izlemez geleceğimde bu işe yer olması gerektiğini anladım.
Peki genel manada film sanatına değinecek olursak? En sevdiğin yönetmenler listesi hazırlasan kimleri dahil ederdin oraya?
Sanırım en sevdiğim yönetmen Sergei Parajanov. Peşinden de Stanley Kubrick geliyor.
Bir sanatçı olarak öngörülebilir gelecek için ne gibi projelerin var?
Projeler daima var. Şu sıralar birkaç tanesi üstünde birden çalışıyorum.
Eklemek istediğin bir şey var mı?
Hiç Türkiye’ye gitmedim, bir ara uğramam lazım.
Fatima Al Qadiri’nin resmi sitesine şuradan, Bandcamp profiline ise şuradan göz atabilirsiniz.