Elektronik müziğin temelleri atılırken, yaratım vizyonuna sahip besteciler ve yeni tını arayışlarındaki avangart eğilimler bu müziğin keşfini sağlamıştır . Avangart temelli elektronik müzik, klasik müziğin varış noktasını bulmasını beraberinde getirmiştir. 20. yüzyıldaki imkanlar göz önüne alındığında bu arayışlar neticesinde ortaya konulan yaratım gerçek anlamda deneysel müzik kavramının içini doldurur nitelik taşımaktadır. Bugün elektronik müzikte ilk akla gelen ülkelerden birisi olmasak da iki Türk müzisyen, isimlerini bu konudaki çalışmalarıyla müzik tarihine yazdırmıştır. 1950’li yıllarda müzisyen olma yolunda ilerleyen öğrencilere, gençlere yol gösteren Bülent Arel ve İlhan Mimaroğlu, bilgiye ulaşmanın günümüze kıyasla oldukça zor olduğu yıllarda dünyada gelişen yepyeni müzik akımlarını takip edip, Helikon Derneği gibi yerlerde gerçekleşen etkinliklerle bu bilgileri aktaran ve müzikte kalıpları yıkıp yepyeni deneyimlere yelken açan müzisyenlerdir.
1959’da önce Bülent Arel, Ankara Halk kütüphanesindeki bir konserde yaylı çalgılar dörtlüsü ve elektronik müzik için bir beste yapmış; bu eseri mühendis arkadaşının yardımıyla yaptığı osilatörle seslendirmesi keşfedilmesini sağlamıştır. Rockefeller bursuyla Amerika’ya gitmiş ve Columbia Üniversitesi’nde dünyanın ilk elektronik müzik merkezinin kurulmasına öncülük eden isimlerden olmuştur. Elektronik müzik laboratuvarında yeni yöntemler bulmuş ya da geliştirmiş ve 15 dolayında yapıt bestelemiştir. 1959’dan 1962’ye kadar Amerika’da bu merkezde çalışıp daha sonra Türkiye’ye dönerek Ankara Radyosu’nun müdürlüğünü yapmıştır. Aynı zamanda ODTÜ’de elektronik müzik merkezi kurmak istemiş ancak bürokrasi engeli dolayısıyla kuramamıştır. 1965’te Amerika’ya tekrar dönmüş ve çalışmalarına orada devam etmiştir. Yale Üniversitesi’nin elektronik müzik laboratuvarını kurmuş, New York Devlet Üniversitesi’nde, Stony Brook’ta profesör olarak dersler vermeye başlamıştır.
Ardından İlhan Mimaroğlu da yine Rockefeller bursuyla aynı ekipte, müziğin dünya üzerindeki evriminin yönünü belirleyen bu projeye öncülük eden isimlerden olmuştur. İlhan Mimaroğlu Tükiye’de bulunduğu dönemde Ankara Radyosu’nda caz ve çağdaş müzik programları yapmıştır. Amerika serüvenindeki elektronik müzik denemelerinde de caz ile bağını hiç koparmamış ve ondan beslenmiştir. 1963’ten başlayarak Columbia Üniversitesi’nde Vladimir Ussachevsky’den ders görmüş, elektronik müzik alanında yüksek lisans derecesini almıştır. Bu arada, Edgar Varese ve Stephan Wolpe ile kompozisyon çalışmış ve daha sonra yine Columbia Üniversitesi’nde elektronik müzik dersleri vermeye başlamıştır. Atlantic Records’da 26 yıl caz prodüktörü olarak çalışmış, Atlantic Records çatısı altında cazın sınırlarını zorlayarak avangart bakış açısını yansıtan albümlerin yapımına imza atmıştır ve bulunduğu her mecrada, uğradığı her müzik türünde öncü olmayı, kalıpları zorlamayı seçmiştir. Freddy Hubbard ile yaptığı Sing Me a Song of Songmy, elektronik müziğin klasiklerinden olmuş bir yapıttır. Yine 1967’de John Cage ve luciane Berio ile Electronic Music adında kült olma niteliği taşıyan bir albüm yapmıştır.
Bülent Arel ve İlhan Mimaroğlu’nun eserleri, vizyonları ve sanat yaşamları; İletişimin ve teknolojinin bir zamanlar hayal dahi edemeyeceğimiz kadar geliştiği, bilgiye ulaşmanın oldukça kolay olduğu içinde bulunduğumuz yüzyılda, yaratım konusundaki tıkanıklığa öz eleştiri yapmamızo sağlayacak nitelikte ve bu eserlere, doğru bakış açısıyla değerlendirildiği takdirde, hayran olmamak mümkün değil.
Freddy Hubbard&İlhan Mimaroğlu ‘The Crowd’
İlhan Mimaroğlu ‘The Fragmentation’
Bülent Arel ‘Mimiana II’