Cesur olmak gerek!

The Strange Boys; Beat ve Blues etkisindeki, anne-babadan yadigar rock’n roll severlerin beğenisine hitap eden oldukça yetenekli, Austin / Texas’tan çıkma genç bir grup. “Nirvana” ve “The White Stripes” dinleyerek geçen çocukluğun ardından hayatlarında can sıkıntısının ve genel rutine duyulan bıkkınlığın kendileri için katlanılmaz hale geldiği bir dönemde müzik yapmaya başlamışlar. Aslında Ryan Sambol (gitar-vokal ) ve Matt Hammer (batari) tarafından 2001 yılında punk ikili olarak başlatılan gruba, Ryan’ ın kardeşi Philip’ in katılımıyla genişlemiş, bundan sonra da bir daha durmamışlar. Müzikleri hem zamansız hem de yenilikçi, bir yandan da algımıza aşina olarak değerlendirilip, garage rock, lo-fi, psychedelic türleri ile anılıyorlar.

İlk EP’ leri “Nothing” 2007 yılında, ilk albümleri de bundan iki yıl sonra “And Girls Club” adıyla In The Red Records tarafından çıkarıldı. 2009 yılının sonlarına doğru grubun kurucularından olan Matt Hammer ile yollarını ayırmalarını; açık sözlülükle, herkes için çok zor zamanlar olduğunu ifade ediyorlar. Matt Hammer’ın yeri kolay dolmuyor, birkaç baterist değişimi ve yeni müzisyenlerin katılımıyla oluşturdukları taze kadro ile İngiliz, Rough Trade Records ile el sıkışılıyor. Plak şirketi değişimi, Amerika’nın sınırlarının dışında da duyulma arzusuyla atılmış bir adım. 2010 yılında çıkardıkları “Be Brave” albümleri, yeni plak şirketinin stratejik etkisini hemen gösterdi ve İngiltere ve Avrupa’da album satışları hatrı sayılır rakamları buldu.

Albümle aynı adı taşıyan parçaları; “Be Brave” hala grubun en çok dinlenenleri arasında. Grubun üçüncü albümü; “Live Music” geçtiğimiz yıl yine aynı plak şirketi tarafından yayınlandı.

Son albümle ilgili yorumları sorulduğunda Ryan Sambol, “Yapmak istediğimiz şeye biraz daha yaklaştığımız, biraz daha iyileştiğimiz bir albüm oldu.” diye yanıtlıyor. Samimi ve doğal davranışlarıyla Ryan gelişmekte olan bir grup olduklarını ifade etmekten çekinmiyor. Müzisyen olmasa, ne iş yapmak istediği sorulduğunda, “Kitapçıda çalışabilirdim, kitap okumayı seviyorum” diye cevap veriyor. Bunu söylerken öyle rahat ve doğal ki, Ryan’ı kitapçıda çalışırken hayal edebiliyorsunuz ve gayet tutarlı geliyor her şey.

Melis Çubukçu