William Bevan‘ın Burial mahlasıyla yayınladığı son EP’ye EP demek ziyadesiyle çelişkili bir hareket; zira 43 dakikalık Antidawn‘dan daha kısa nice albüm biliyoruz. Gerçi kendisi zaten 2007’den beri çıkardığı hiçbir işi “albüm” etiketiyle piyasaya sürmüyor. Böylelikle de son gerçek albümü -günümüzde 15. yılını kutlayan- şaheseri Untrue olarak kalıyor. Üçüncü bir albümün gelmemesi bir sebebi de defteri zirvede kapama ve hikâyenin sonrası üstünde baskı oluşmadan inşa etme isteği olabilir mi? Kim bilir, Bevan’a sormadan öğrenemeyiz.
Untrue‘nun müthiş bir albüm olduğunu artık hem dinleyiciler hem de eleştirmenler biliyor gibi, ama Burial’ı bu tekil tanıtımın altına gömmek de hata olur: Bevan alternatif müzik sahnesinde kendi kült konumunu sağlamlaştırırken yıllar boyu birbiri ardına dikkate değer çalışmalar yayınlamayı sürdürdü. Bu gizemli ve bağımsız ruhlu kişilik yeri geldi, Thom Yorke ve Four Tet gibi başka iki özgür ruhla ortak bir tekli (“Her Revolution/His Rope”) yayınladı; ama kendine dair asla fazla bir şey paylaşmadı. Antidawn EP de birçok açıdan Burial ismiyle birlikte gelen o efsunlu, esrarlı mizanseni içinde barındırıyor. Burada üstüne gümbür gümbür gelen müzikler yok, havanın tertemiz olduğu bir kar günü ormanda gezinmenin ürkütücü dinginliği ve yavaşça içinize yerleşen huzuru var. Bu huzurun tatlılıkla zuhur ettiği düşünülmesin, aksine bu 43 dakikayı olduğu gibi bir korku oyununun soundtrack’i yapabilirsiniz. Ama işte, bu tekinsizlikte sizi çağıran bir şeyler var, bu çağrıya kulak asmış olmak ise bünyede “İçimde kalmadı.” tadında meditatif etkiler yaratıyor.
İçine gömülmesi kolay olmayan, gömüldüğünüzde de 1 metrelik kar içinde yürüyormuşçasına bata çıka ilerleyeceğiniz, yolun sonunda ciğerlerinizi temizlenmiş bulacağınız bir deneyim Antidawn.