Karantina süreci müzisyenler adına yaratıcı üretimlere şahit oluyor. Sürece adanmış sürpriz albüm ve şarkılar çıkaranlar, sosyal mesafeyi korumak adına balonlar içinde konser verenler derken her gün yeni ilgi çekici gelişmelerin şahitliğini yapıyoruz. Sektörün bu süreçte geçirdiği dönüşüm, konser olgusunu da şimdilik yeni baştan yarattı. Kimi ücretli, kimi ücretsiz konserler durmaksızın sanal ortamda erişime açılıyor. İşte bütün bunlar olurken Nick Cave de dün akşam (23 Temmuz) özel bir konser filmiyle -denilen o ki tek sefere özel bir gösterimle- çıkageldi.
Idiot Prayer geçtiğimiz haziran ayında Londra’nın tarihi mekanı Alexandra Palace’da, görüntü yönetmeni Robbie Ryan tarafından kayda alınmış bir konser filmi. Bir performans dökümünden ziyade konser filmi olduğu kuşku götürmüyor, gördüğümüz her şey fazlasıyla sinematik bir gözle ele alınmış. İlk sahnede Nick’i mekana girerken, bomboş koridorlardan geçip piyanosunun başına otururken görüyoruz. Bu esnada voice-over ile son albümü Ghosteen‘in açılış parçası “Spinning Song”u şiir formatında okuyor. Bu defa şarkıya yeni dizeler de eklenmiş, diyebiliriz ki halihazırda yıkıcı olan bir eser, zarafetinin paletine yeni renkler katmış. Bu şairane giriş, izlediğimiz filmin devamına bizi güzelce hazırlıyor.
Filme adını veren ilk şarkı “Idiot Prayer”, meğerse bulunduğu albüm The Boatman’s Call‘dan bolca şarkıya kulak vereceğimizi müjdeliyormuş. Sonraki 90 dakika boyunca aynı albümden “Brompton Oratory”, “(Are You) The One That I’ve Been Waiting For?” (bitiminde Nick buruk ve içten bir kahkaha patlatıyor), “Far From Me”, “Into My Arms” ve “Black Hair”a kulak veriyoruz. Katıksız bir izolasyonda seyreden bu performansın ayrılık acısını anlatan bu şarkılara geniş yer ayırmasında buruk bir ironi saklı olsa gerek. Öte yandan “Sad Waters”, “Nobody’s Baby Now”, “He Wants You”, “Papa Won’t Leave You Henry”, “Stranger than Kindness” gibi artık pek sık canlı icra edilmeyen The Bad Seeds şarkılarını bu özel etkinlikte dinlemek, insana çok özel bir mutluluk bahşediyor. Aynısı Grinderman şarkıları için de geçerli: “Palaces of Montezuma” ile “Man in the Moon”, başka bir vakit Nick’ ten işitebileceğiniz şarkılar değil.
Idiot Prayer’ın samimiyetinden beslenen özgün enerjisi, şarkılara tabiri caizse ikinci bir yaşam bahşediyor. Nick’i ve piyanosunu çevreleyen objektif yalnızlık, şarkıların bütününe yeni tempolar katmış. Neredeyse stüdyo kaydından bile daha tahrip edici ve kaotik tınlayan “The Mercy Seat” bunun önemli bir örneği. Ancak bu yeni yorumlarda illaki karanlık, illaki yıkım ve hüzün yok. Ortaya kimi zaman mutluluğa yakın duygular bile çıkıyor. Filmin zirve noktalarından olan yepyeni şarkı “Euthanasia”nın icrası, böylesi bir olumluluğa muktedir. Sözlerinde “gülümserken gülümseten bir gülümsemenin” izini süren bu şarkı Skeleton Tree döneminde ortaya çıksa da asla son halini bulmamış. Idiot Prayer olmasa hiç gün yüzüne çıkar mıydı? Kim bilir. Mutluluk, belki de en somut haliyle son şarkı “Galleon Ship”te yakalıyor bizi. Bu finali takiben mekanı terk eden Nick, kapıdan çıkan ışık huzmesinin içinde yitip giderken biz de ruhani bir yükseliş içinde olduğumuzu hissediyoruz.
Idiot Prayer içinde bulunduğumuz sürece derinlik, yalnızlığımıza ise anlam katan bir film. Umarız günün birinde yeniden erişime açılır da tarihi bir periyodun belgesi olarak inceleyip değerlendirmemiz mümkün olur.
Idiot Prayer Şarkı Listesi:
Idiot Prayer
Sad Waters
Brompton Oratory
Palaces of Montezuma
Girl In Amber
Man In The Moon
Nobody’s Baby Now
(Are You) The One That I’ve Been Waiting For?
Waiting For You
The Mercy Seat
Euthanasia (yeni şarkı)
Jubilee Street
Far From Me
He Wants You
Higgs Boson Blues
Stranger Than Kindness
Into My Arms
The Ship Song
Papa Won’t Leave You, Henry
Black Hair
Galleon Ship