Goethe‘nin Faust‘undan tanıdığımız Mephisto’nun dinlediğimiz albüm ile nasıl bir bağı olabilir? Böylesi irili ufaklı gizemler, Nefisto‘yu var eden etmenlerden biri olsa da aslolan gizem değil; ritim, aksiyon, dönemeçler. Yani anın içindeki müzik. Afrodeo burada -bir önceki albümü Onu Bir Daha Görmedim‘e kıyasla- alegori dozu bir tık düşürülmüş, hatırı sayılır ölçüde kendi bilinç akışını ve aklıselimini dışavuran şarkılarla karşımızda. Daha “40 Soru” uvertüründe dinleyicilerine şahsi hayatlarıyla ilgili sorular sorması tesadüf olmasa gerek. Bizi kendimizle yüzleştirmesinin ardında bizzat ona ait çıkarımlar, bakışlar gizli.
Nefisto öncelikle bir karantina hikayesi. Bir önceki albümden hepi topu 6 ay sonra ortaya çıkan bu güzellik, karantina doğmuş, büyümüş ve Afrodeo’nun ifadesiyle aslında kasıtlı olarak ‘kirli’ bırakılmış. Hızlıca gelişip serpilen 13 şarkı, sahiden de kimi zaman anın hiddetiyle ortaya çıktıkları, fazla törpülenmeden önümüze sunuldukları izlenimi veriyor. Neyse ki bu durum Nefisto‘nun lehine işliyor, tam da bu özgün spontaneliğin peşinden giderek vurucu, akılda kalıcı anlar yaratılıyor. Hip-hop’ın değişik uçlarına dokunurken -vokal ve ritim tarzındaki bu çeşitliliği hızlıca gözlemlemeniz için “Azize” ile “27”yi üst üste dinlemeniz anlaşılır bir deneyime vesile olabilir- bir kez daha türleri iç içe zarifçe kırmayı başarıyor. “Uzaklarda”nın western-country etkileşimi ile “Kraliçe Freestyle”ın müthiş noise-punk enerjisinin birbiriyle alakası yok, ancak bir şekilde duyduğunuz her şey bütünlük taşıyor. Zaten albümü başlatınca ne olduğunu anlamadan sonunu görmeniz işten bile değilse sebebi asıl olarak bu bütünlük, bu akıcılık.
Müzisyenlerin spesifik bir kısmını eleştiren “Yeşil Kapı Interlude” ile şöhret peşinde koşan insanları tiye alan “Feym” birer diss parçası olarak okunabilir. Bu gibi türe atfedilen şarkı biçemlerinin varlığı, vokallerin Onu Bir Daha Görmedim‘e kıyasla burada daha aktif bir rol oynaması gerçeğiyle birleşince ortaya yine de ‘bir hip-hop albümü’ çıkmıyor. Her köşesi sürprizli ve deneysel, her köşesi -esas amaç muhtemelen bu olmasa da- bilmeceli, her müzikal dokunun alt anlamlar taşıdığı bir yazarlık ve yapımcılık harikası. Afrodeo’nun yolculuğunu gözlemlemek hepten heyecanlı bir hal aldı, takipteyiz.