Hazırlayan: Gökay Sarı
Paris’te yaşamakta olan Lübnanlı söz yazarı, aktris ve şarkıcı Yasmin Hamdan, ülkesinde başrol oynadığı “ilk”leri Avrupa’ya da taşımış olan bir kadın. Arap dünyasının Madonna’sı olarak kabul edilen Hamdan, Ortadoğu’daki ilk elektro-pop grubu olan Soapkills’in yaratıcısı olarak, 1999 yılında yayınlanan Bater albümü ile ismini tüm dünyaya duyurdu. Plak şirketlerinden ve etiketlerinden bağımsız olarak üretim gerçekleştiren Soapkills, dünya müziği yaptığını hemen kanıtlamayı başarmış, bölgesinin popüler kültürüyle hiç ilgisi olmayan bir alternatifi paylaşmıştı. Hamdan, ilk albümüyle yakaladığı yenilikçi yaklaşımını hâlâ kaybetmedi, bıraktığı kalıcı etkinin üzerine tek bir toz bile konmuş değil.
Soapkills ile elde ettiği başarının ardından Paris’e yerleşen Yasmine, Madonna’nın da prodüktörü olan Mirwais ile birlikte “Arabology” isimli albümü yayınladı. Şarkılarının elektronik altyapısına, akustik çalgılar batıya özgü ölçüler ile eşlik ediyordu. Sözler ise Arapça hikayeler anlatıyordu. Yenilikçiliği ve kültür sentezi üzerindeki başarısından hiçbir şey eksilmiyordu. Daha sonra Marc Collin ile birlikte Nouvelle Vague çatısı altında çalışmaya başladı. Vague, dünyaca ünlü ve farklı tarzlardaki şarkıları akustik bir şekilde yorumlamasıyla ünlü Fransız bir kolektif. 2013 yılında ise Kwaidan Records etiketiyle ilk solo albümü olan Ya Nass’ı yayınladı ve başarılarını tekrarladı. 2002 ve 2013 yılları arasında aralarında Only Lovers Left Alive’ın da yer aldığı birçok filmin müziklerini üretti. Bugün ise, bir başka başarılı albümün daha altına imzasını atıyor, Al Jamilat…
2017’nin ilk çeyreğinde piyasaya çıkan albüm kırk dakika uzunluğunda on bir orijinal şarkıdan oluşuyor. Albümde yer alan parçalarının tamamı Arapça sözlerden oluşuyor, düşük tempolu elektronik ve akustik altyapısı ile otantikliğin ve mistisizmin kulağından şöyle bir çekiyor. Albümün yapımcılığını İngiliz Luke Smith ve Leo Abrahams üstlerniyor. Batı’da “Bedevi Lady Gaga” olarak anılan Arap müzik ikonu Hamdan, son albümünü Sonic Youth’s Hoboken stüdyosunda kaydetmeye başlıyor, bir kısmının kayıtları ve düzenlemeleri Paris ve Beirut’ta devam ediyor. Ardından, Soapkills’de birlikte çalıştığı Zeid ile albümün noktasını Londra’da koyuyorlar. Albümü dinlemek, unutulmuş değil de henüz hiç tanışılmamış diyarlara gerçekleştirilen bir yolculuk hissi uyandırıyor insanda, müziğin evrenselliği ile birlikte kırk dakikalık, tatlı bir kayboluşa sürükleniyor dinleyicisi. Kulaklarınızı iyice kabartmanız dileğiyle.