Wire süregelen şimdiki zamanda yaşıyor. Ne de olsa hepimiz için geçerli bir durum bu. Sahiden geçmişte yaşayan kimse yoktur, geçmiş ziyaret edemeyeceğimiz yabancı bir ülkedir.
Colin Newman
Gitarist Colin Newman sözlerinin genelleyiciliğine katılın ya da katılmayın, bu kelamın Wire diskografisini kusursuzca tasvir ettiği inkar edilemez. Her daim daha önce yapılmayanın peşine düşen -kimi zaman da bunu başaran- bir ekip oldu Wire. Stüdyo albümü sayısı olmuş 17, hala değişen bir şey yok. Eksilenler var belki: Gruptan ayrılan iki üye, biraz da gençlik enerjisi desek, sanıyoruz hepsi bu kadar. Mind Hive tam da ekipten bekleneceği ölçüde “günümüze ait” ve “günümüze dair” bir iş.
Elbette -daha ortada pek az punk plağı varken ortaya çıkan- post-punk öncüsü Pink Flag gibi ilerici bir albümü yeniden beklemek yersiz olur. Mind Hive hiç de eşsiz benzersiz değil, başta “Cactused” olmak üzere kimi şarkılarda akıllara doğrudan Pixies’i getiriyor. İlerici de sayılmaz. Mind Hive günümüz dünyasında kendilerine gözlemci bir konum yaratan bir grup bilge insanın gücünü teşkil ediyor tüm kuvvetiyle. “Shadows”ta durdukları yerden “bir geçmişin, bir geleceğin gölgelerini” görmeleri de bulundukları konumu düşündüğümüzde son derece doğal duruyor. Müzikler çoğunlukla pop’a yakın, kimi riflerde metal sertliğine göz kırpan homojen bir yapının kesilmiş kırpılmış, heterojen görünüme sokulmuş hali. Bu parçalanmışlık anlayışı, ismini gruptan alan Wire dergisinin de belirttiği gibi Oulipo edebiyatında kardeşlerini bulabilir pekala.
Wire’ın söyleyecekleri kesinlikle burada bitmiyor. Başka bir stüdyo albümü gelsin ya da gelmesin, gruba dair People In A Film başlıklı bir belgesel yolda. Bakalım oradaki söyleşilerden yeni aydınlanmalar çıkarabilecek miyiz?