Müzikten konuşurken icra edeni, içeriği, türü, üretim şekli, yararlanılan enstrüman, araç ve teknolojiler gibi pek çok faktöre değinebiliriz. Bitmiyor… Nereden ve ne şekilde paylaştığın, nerede ürettiğin de hesaba katılmalı.
Salt dinleyici bir müzik sohbetinde bunların hangisine daha az değinir diye sorsanız, tahmin hakkımı üretilen mekanlardan yana kullanırdım. Hem müzik ve mekan kelimelerini yan yana getirince, akla çoğunlukla ya konser ya da çeşitli oluşum veya sanatçıların değişik işitsel-görsel şölen yaratma faaliyetleri gelebiliyor. Dinlediğinizin kaydedildiği mekan olarak stüdyonun adını ise son yıllarda daha çok ev stüdyolarının artışı veya kayıt stüdyolarının azalması gibi haber ve görüş yazılarında görmeniz olası.
2018, kayıt ve prova stüdyolarına dair az rastlanan türden bir haberle karşılaştığım yıl oldu. İlerleyen zamanlarda detayıyla ele alacağım bu haber, kayıt endüstrisinin belkemiği sayılan ABD’de, stüdyoların tarihte hiç olmadığı kadar fazla sayıda olduğunu söylüyordu. Bunun üzerine, ülkemizdeki bazı kayıt ve prova stüdyolarında gördüğüm hareketliliklerden bahsetmek de hiç fena olmazdı. Bu niyetle ilk olarak Studio Allegro’ya değinebilirim.
Ankara’da yaklaşık 15 yıldır faaliyet gösteren Studio Allegro, uzun süredir müzisyenler için üretim alanı sunmanın ötesine geçiyor. Bunu bir kayıt ve prova stüdyosunun konser vermeye elverişliliğini test ederek gerçekleştiriyor. Düşündüğünüzde dinleyici için sevdiği müzisyeni stüdyoda dinlemek çok değerli bir deneyim olabilir. Alternatif veya bağımsız sayılan müzisyenleri keşfetmek adına da belki daha iyi ve heyecan verici bir konser ortamı olmayabilir.
Mekan kapasitesi itibariyle son dakika duyurulması ve kontenjan sınırı koymasıyla bir nevi sandalye kapmaca oyununu hatırlatan konserlerde şimdiye kadar Ankara’dan gecegece, Büyük Birader, Vedat Minör, Bam Bam Bam, İYİ, Urvaerk, Evreka, İstanbul’dan ise Eskiz gibi müzisyenler yer aldı. Studio Allegro’yu ve Bağımsız Sahne adlı bu konser projesini daha iyi tanımak adına yakın zamanda altta yer alan e-röportajı gerçekleştirmiştik.
Bu arada serinin ruhuna yakışır şekilde yılın son konserinin bu yazının akşamında gerçekleştiğini belirtelim. Bu konseri “stüdyoda lansman” şeklinde tanımlamak, yıl içinde yeni EP, albüm ve tekli yayınlayan bir dizi grubu toplamasıyla, sanırım yanlış olmaz. Kimler sahne aldı derseniz… İlk albümü “Bulldozer”i yayınlayan punk-garage rock grubu Bam Bam Bam, diğer besteleri ve çok taze yayınladığı teklisi “Morning Commute”ü ilk kez canlı çalacak shoegaze dörtlüsü The Moon Illusion, Audioban etiketli Dark Pulse seçkisinde “Plastic” ile dikkatleri çeken ve elektronik tınılarını triphop’a ayrı yakıştırdığınız ikili Urvaerk, ve de yıllardır internete uzak sahnelere yakın olup yılı “Ironiea” adlı EP’leriyle kapatan stoner rock grubu Strider.
Ankara’daki bağımsız sahnenin mevcut durumunu anlayabilmemiz kayıt ve prova stüdyosu kimliğinizle dikkate değer bir faaliyet gösteriyorsunuz. Bağımsız Sahne serisi fikri nasıl ortaya çıktı?
Bağımsız sahne mekan, organizasyon ve müzisyen arasındaki ilişkiyi yeniden dizayn ederek müzisyen ve dinleyiciye yeni bir perspektif sunma amacında. Bu bağlamda şehirde alttan alta konuşulan yeni bir sunum şeklini ifade etmeye başladığımızı düşünüyoruz. Bir nevi mutfağı açmak gibi 🙂
3 yıl önce ilk bağımsız sahne etkinliği Ankaralı gecegece ile başladı.
Bu fikir prova ve kayıt stüdyosu olarak gösterdiğimiz faaliyetlerin yanısıra kendi müziğini üreten ve dinleyici ile paylaşmak isteyen müzisyenlere alternatif bir sahne sunabilme arzusu ile ortaya çıktı. Stüdyo Allegro olarak müzisyen ve dinleyiciler için yeni bir nefes alma alanı yaratmaya çalışarak yeni tür ve tarzlara ev sahipliği yapmaya devam edeceğiz.
Seriye doğrudan stüdyo konserleri desem yanlış olmaz sanıyorum, değil mi? Konserleri ayarlarken belli bir temayı önemsiyor musunuz, örneğin türe göre? Son konserde punk ağırlığını oldukça gösteriyordu.
Akşamı yakın tarz ve gruplar ile tasarlamak, dinleyici grubuna tutarlı bir sunun için önemli diye düşünüyoruz. Bağımsız sahne etkinliklerinde çeşitli workshop ve farklı sunumlara da yer vereceğiz.
Konserleri belirli bir sıklıkla yapacak mısınız? Çok planlı mı yoksa spontane mi gidiyor ayarlama süreci?
Bahar ayları Allegro için bağımsız sahne etkinliklerine en uygun zamanlar. Planlamalarımızı yaparken net bir tarihsel döngü yerine bağlantıda olduğumuz gruplar ile ortak uygun zamanları değerlendirerek yapıyoruz.
Bir sonraki konser tarihini ne zaman öğrenebiliriz?
Normalde etkinlik gününe kadar ilan etmiyorduk. Bunun sebebi gelecek olan dinleyici grubunu biraz olsun sınırlı sayıda tutabilmek. Yeni etkinlik tarihi için bizi takip etmeniz gerekecek.
Son zamanlarda aklıma takılan bir soruyla sohbetimizi sonlandırmak isterim. Beş küsur yıl önce kayıt stüdyolarının zamanla yok olacağına dair küresel ölçekte tartışmalar yapılıyordu. Bu yıl ABD’de, düşünülenin aksine, stüdyo sayısının arttığına dair bir yazı gündeme geldi. Böyle bir seyir size neler düşündürüyor?
Kayıt ve prova stüdyoları hizmet sektöründeki birer kurum olmak yerine müziğin yönünü belirleyen birer organ olmalı. Amerika’yı bilemeyiz ama Ankara’da her geçen gün kayıt teknolojilerinin erişebilirliği arttıkça ev stüdyolarında prova ve kayıtlar alınmaya başladı. Bu da stüdyo kültürünü, grupların iletişimini, aynı tarz ve fikirdeki müzisyenlerin ortaklaşıp çoğalmalarını engelliyor. Stüdyolar kendilerine yeni roller biçmedikçe yok olmaya mahkumlar. Allegro, yeni nesile bir stüdyo kültürü sunarak ve Bağımsız Sahne gibi sunum algısını bükerek kalıcı olmak için kafa yormaya devam edecek.