Yalnızken nasıl bir insan olduğunuzu düşünüyor musunuz hiç? Ben bazen düşünüyorum. Toplumdan bağımsız yaşasaydım, kurallar olmasaydı nasıl olurdu diye soruyorum kendime. Küçük bir ağaçlık alanda, kendi kurduğum evimde yaşasam yine de doğaya ve benden olmayanlara saygı gösterir miydim acaba?
Bu soruyu sorunca direkt olarak ‘saygı gösterirdim’ diyorum. Muhtemelen aynı şekilde düşünüyorsunuz. Ama ne dersek diyelim bunun cevabı doğru olmaz. Çünkü bilemeyiz. Önce öyle yaşamamız lazım. Tamamen kendi kurallarımızın olduğu bir dünya hiç var olmadı. Peki sadece sizin kurallarınızın olduğu bir dünya yine sizi ‘siz’ yapar mıydı? Özgür olurdum belki de diye düşünmeyin. Bence bu sadece bağımsız olmanın verdiği bir özgürlük olurdu. Ama sıkılmaz mıydınız? Sadece sizin dediğinizin doğru olduğu bir hayat. Hiçbir konuyu tartışmak zorunda değilsiniz. Hiçbir konu hakkında başkasından fikir almıyorsunuz. Bu yüzden sizden olmayana saygı duymak gibi bir kavram içinizde oluşmuyor. Belki de tüm ağaçları kesmeye çalışacaktınız. Bulduğunuz tüm canlıları öldürecektiniz. Kendinizi korumak için bile olsa belki yakıp yıkacaktınız. Karşılaştığınız zorlukları tek başınıza göğüsleyecektiniz. Bu yüzden de sizden başka hiçbir şeyin önemi olmayacaktı.
Bizi biz yapan günümüz toplumunda, dışardan aldığımız değerlerin önemi elbette çok büyük. Bugün nasılsak, kendimizde gördüğümüz iyi kötü her şey bize birer yardımcıydı. Neleri aldık, neleri bıraktık bunu bulamayız. Nasıl oluştuğumuza, bir motorun parçalarıymışız gibi ayırıp bakamayız. Hangi bilgilerin bizde neleri değiştirdiğini bulamayız. Aynı şekilde neleri oluşturduğunu da bilemeyiz. Kendimizi tanımak istesek yaşadığımız süreyi bir masaya yatırıp değerlendiremeyiz. Yine de kendimizi izlemek istersek bunu yalnızken yapabiliriz. Yalnızken nasıl biri olduğumuzu daha kolay çözebiliriz. Nasıl biri olmak istediğimize de karar verebiliriz.
Sıkışırsan Hemen Soyunmaya Başla
Toplumsuz bir hayatı düşündüğüm zaman aklıma en hızlı şu soru geliyor: Gerçekten birine yardım etmek ister misin yoksa yardım etmenin iyi bir şey olduğu söylendiği için mi yardım edersin? Yardım etme isteğimiz empati yeteneğimizden dolayı içten geliyor olabilir. Ama tamamen dışardan öğrendiğimiz bir şey de olabilir. Diyelim ki günlerce aç kalmış bir insan var karşınızda. ‘Onun ne yaşadığını biliyorum, çok üzücü’ diyerek yardım edebilirsin, ya da hiç düşünmeden yardım edebilirsin. Önemli olan yardım etmek belki de, evet. Bu her şartta güzel bir şey. Ama düşünerek yardım ettiğin zaman, yalnız kaldığında nasıl bir insan olacağın konusuna cevap veremiyor.
‘Ben’ dediğimiz şey, belki de hayat boyu tanımlayamadığımız bir şey. Dışarıya anlatmadığımız bir ben, kendimizle konuşmamıza da engel oluyor. Bu noktada birilerine ihtiyaç duyuyoruz. Sadece büyümek, okumak ve beslenmek için değil. Kendimizle konuşmak, bizden olmayana kendimizi anlatmak için ihtiyaç duyuyoruz. Ama tamamen anlatmıyoruz ya da anlatamıyoruz. Çok fazla yargı var, çok fazla girmemiz gereken kalıp var, çok fazla beklenti var. Bu yüzden kendimizi anlatmak, tamamen olduğu gibi yansıtmak zor olabilir. Hiç soruyor musunuz kendinize var olduğunuz bu toplumda ‘Bir insana tamamen içini açmak nasıl olurdu?’ diye. Her şeyi söyleyebildiğinizi düşünün. Tüm rüyalarınızı, hayallerinizi, kızgınlıklarınızı. İçinizdeki sesle konuşur gibi karşınızda biriyle konuştuğunuzu düşünün. Hem çok rahatlatıcı hem korkutucu olmaz mıydı? Tamamen çıplak kalmak gibi. Çıplak kaldığınız zaman sadece karşınızdaki insana değil, kendinize de çıplak kalıyorsunuz. Aslında bu gerçek bir fırsat. Çünkü görmekten kaçındığınız birçok yönünüzü keşfetme şansı verebilir. Hem de bunlarla tek başınıza değil, yanınızda biri varken yüzleşebilmek daha da kolay olur.
Toplum yoksa sen de yoksun, gibi bir şey demek istemiyorum. Sen sadece sen olduğun için her zaman varsın. Toplumda beğenmediğimiz, eleştirdiğimiz şeylerin bir kısmını oluşturanlar biziz. Beğenmediğimiz şeyi tamamen görmezden geldiğimiz için o halini korumaya devam ediyor toplum. Eleştirdiğimiz şeyi düzeltmek adına çabalamadığımız için toplumda aynı şekilde varlığını sürdürüyor. Yalnız kalıp kim olduğunu tanımak bu yüzden önemli oluyor. Kendini tanısan ve istediklerini bilsen, toplumdan istediklerini şekillendirebilirsin. Dışardan öğrendiklerinle toplumu şekillendirmeye çalışmayı da bırakabilirsin. Çünkü dışardakine beğendirmek, varlığını sürdürmek için inanmadığın şeylere evet demek zorunda kalmazsın. Aslında yalnızken nasıl biri olmak istediğini düşünsen, toplumda da değiştirmek istediğin şeyleri bulacaksın.
Toplumsuz bir hayat, rüyasız uykulara benzerdi herhalde. Her gün uyuyorsun ama bilinçaltın sana hiçbir şey söylemek istemiyor, çünkü söylese de bir şey değişmeyecek. Sen kendinle konuşmak istemiyorsun, çünkü konuşacağın bir şey yok. Bu yüzden yalnızlığını tanımlarken toplumdan tamamen ayrı bir yalnızlık olarak tanımlamamak daha iyi. Yalnızlığın senin hayallerin, rüyaların ve kendinden beklentilerin olsa yeterli.