“Acaba makinelere fazla mı bağlıyız?” Günümüz dünyasında birçoğumuzun üstüne çokça düşündüğü bu soruya kendi adına cevap arayan Sylvain Chauveau, bu geviş getirmelerin ortasında entelektüel bir ilham arayarak postmodern resim sanatına yönelmiş. Sanatçı Barnett Newman‘ın soyut tablolar serisi The Stations of The Cross‘u incelerken bulmuş kendini, bu gözlemin sonucunu ise önce notalara dökmüş, ardından memleketlisi piyanist Melaine Dalibert‘ten ortaya çıkanları icra etmesini istemiş. Netice önümüzde.
Life Without Machines çoğunluğu 1-2 dakika civarında uzunluğa sahip kısımlardan mürekkep avangart bir ‘düşünceli’ piyano eseri. Geleceğin çözümü olarak görülen makinelerin de çalışmalarında tıpkı biz insanlar gibi yenilemez enerji kaynaklarından yararlandığını hatırlıyor, insandan makineye doğru dönüşümün çoktan yanıp tutuşmakta olan bir dünyaya gerçekte ne kadar olumlu bir etki bıraktığına kafa yoruyor. Bunu tıpkı ilham aldığı tablo serisi gibi minimalist bir kavrayışla ele alıyor. Geçmişte elektronik aletlerle bolca müzik üreten Chauveau, Life Without Machines‘te adeta modern dünyaya karşı çıkıyor ve asırlardır kullandığımız eski dost piyanodan başka hiçbir sese yer vermiyor. İnsanlık tarihinin bu kadim tanığı ise günümüzün filtresinden geçirilmişcesine muğlak, gizemli tınlıyor. Sanki aradığımız cevapları o da bizim kadar merak ediyor.
Bu kısacık, anlık bakışmalar bizi yolun sonunda 11 dakikalık kapanış parçası “en”e götürdüğünde eskisinden daha tamamlanmış hissediyor muyuz? Hayır. Bu sonsuz arayışın verilerini derleyip toplarcasına önümüze sunan bu final bize olsa olsa yolun başında olduğumuzu fısıldıyor. O fısıltılar somut bir hal alana dek nasıl bir performans sergileyeceğimiz ise hepimizin hareketlerinde gizli.