Yerli “shoegaze alt goth rock” ekibi straygaze, ilk albümleri perili orman’ı geçtiğimiz günlerde yayınladı. Biz de grubu daha yakından tanımak temennisiyle kendileriyle samimi bir söyleşi gerçekleştirdik.
Öncelikle straygaze nedir, kimleri içerir, nasıl bir araya gelmiştir, neden bu ismi seçmiştir?
İlknur: Aylin ile üniversitede sınıf arkadaşıydık, çok fazla ortak noktamız vardı ve müzikte buluştuk. daha sonra Farouq aramıza katıldı, ilk provamızı Aylin’in aile evinde aldık, tabii kültürümüzde misafirliğe eli boş gitmek olmaz. Bir torba portakal almış şekilde girdim içeri, çünkü eve en yakın yer bir marketti. Bunun aramızda bir şakaya dönüşmesinin ardından grubun ismini “Orange Not on Tuesdays” yapmıştık, sadece inside joke olarak kaldı.
Berkan: Gruba ilk girdiğimde Aylin’lerde prova yapacaktık ve ben İlknur’la iletişim hâlindeydim sadece. Bana atılan konumdan evi bulamadım, o yüzden bir süre bekledim beni alsınlar diye. Aylin beni almaya geldi, ama daha önce ikisiyle de tanışmadığım için yaklaşık bir saat falan Aylin’i İlknur sandığımı hatırlıyorum.
İlknur: İşler ciddiye binmeye başladığında, sosyal medya hesaplarımızı açmaya başlayacağımız zaman artık grubun ismine karar verelim dedik ve oturup düşünmeye başladık. boşluğa doğru bakarken grupla ilgili düşüncelere dalıp gittik ve o sırada aklımıza straygaze ismi geldi, “Başıboş bakış, boşluğa dalış” gibi bir anlama geliyor ve bizi temsil ettiğini düşündük.
O zamandan beri çok şey değişti, ilk gitaristimiz Farouq ile bir sene boyunca devam ettik, daha sonra Berkan katıldı aramıza. Farouq ile yollarımızı ayırdıktan sonra Arda aramıza katıldı, daha sonra Aylin İspanya’ya taşındığı için yeni bir bas gitarist bulmamız gerekti. Yasin kısa bir süreliğine bize katıldı, ama sonra müziği bırakmaya karar verdiği için yeni bir basçı bulmamız gerekti.
Elif: Ben straygaze’i tesadüfen 2021’de gittiğim bir konserde keşfetmiştim, beğendiğim başka bir grupla çıkıyorlardı. Duyduğumda çok hoşuma gitmişti ve içimden “Keşke bu grupta çalsam.” demiştim. Seneler sonra biz İlknur’la başka bir grup oluşumu için bir araya geldik, yine tesadüfen. Bu süreçte Yasin gruptan çıktı ve teklif bana geldi. Ben de hemen atladım.
İlk albümünüz perili orman bir konsept albüm mü, herhangi bir bütüncül anlatı içeriyor mu?
İlknur: Kesinlikle birbiriyle bağlantılı hikâyeler anlatıyoruz. Genel olarak creepy bir vibe‘ı var albümün, bu yüzden ismini perili orman koyduk. Şarkıların aralarındaki bağlantıları sizin bulmanızı tercih ederiz, herkesin kendine göre anlam çıkarabilmesi ve kendiyle rezone edebilmesi için boşluk bırakarak yazıyoruz şarkılarımızı.
Kapak görselinin nasıl bir hikâyesi var?
İlknur: “seni nenen lanetlemiş”‘in hikâyesinde anlattığım yazlığın yakınında bir yerde çektim bu fotoğrafı. Albümün vibe‘ına çok uyduğunu düşündük. Bu evde yaşayan insanların evinde korku filmi çekilmiş daha önce. Konudan hafif bağımsız olarak biz de klibimizi yakınlarında bir yerde çekmeyi planlıyoruz, istemeden bir bütünlük oluşturmuş olduk böylece.
“seni nenen lanetlemiş” şarkısı üstünde ismi nedeniyle özellikle durmak istiyorum. Özel bir hikâyesi var mı?
İlknur: O şarkıyı yazdığımız güne bağlanan gece Aylin biraz depresifti; tiyatroya gittik, günün sonunda uyumadan önce ona dedem ve nenem ile olan absürt, trajikomik anılarımı anlatmaya başladım. Bunlardan biri: Nenemin hep uyuduğu bir döşeği vardı, o gidince bir anda ortadan kayboldu. 6 yaşındaydım, pek sorgulamamıştım; ama 23 yaşına geldiğimde fark ettim ki yazlığa gittiğimizde üzerinde hep uyuduğum yatak aslında nenemin döşeğiymiş. O odanın hep creepy olduğunu düşünmüştüm, demek sebebi buymuş. Aylin’in bu hikayelerime olan tepkisi “seni nenen lanetlemiş” oldu. Sonraki günün sabahı da tüm bu olanlarla ilgili bir şarkımız olmuş oldu.
Bu seçkinin yaratım süreci üç spesifik anıyla aktarabilir misiniz?
İlknur: İlk kayıtları BAU terasta almamız, kullanacağımız tonların taslağına rastgele bulduğumuz bir sınıfta karar vermemiz, vokal kayıtlarını Orhan’ın evinde almamız, son kayıtları Arda’nın Backrooms‘unda tamamlamamız.
Berkan: Albümün son kayıtlarını alacağımız günün ertesi günü ben Almanya’ya dönecektim ve bitirmemiz lazımdı artık. Arda’nın apartmanının bodrum katında çok basit bir setup oluşturduk: Patlamış hoparlörler, gitarlar, bilgisayarım ve İlknur’un ses kartı. Benim ses kartım Almanya’da olduğu için İlknur’un kartını kullanacaktık ve İlknur bağlantı kablosu getirmeyi unutmuştu… Kısa bir süre kaydetmeme fikrine ikna olmuştuk; ama sonra salak mıyız, ev zaten yakın, gidip alıp gelelim dedik mantıklı olarak.
Albümden ortaya çıkması en kolay ve en zor olmuş iki şarkıyı seçseniz bunlar hangileri olurdu?
İlknur: En zoru “yanında” olabilir, çok kısıtlı bir zamanda yazdık. En kolayı “seni nenen lanetlemiş” diyebiliriz, bir saat sürmemişti yazmak.
Berkan: Benim için en kolayı “time to exist” oldu açıkçası, şarkıyı ilk duyduğumdan beri kafamda nasıl bir sound olması gerektiğini oluşturmuştum. Bu yüzden kayıt almak için de sabırsızlanıyordum zaten. En zoru ise “yanında” oldu evet, katılıyorum İlknur’a. Ben Almanya’dayken kısa süre içinde yaptığımız bir şarkı oldu, ama bence en güzel şarkılarımızdan biri de oldu.
İlknur, yerli Elizabeth Fraser olma yolunda ilerlemek nasıl bir his?
İlknur: En sevdiğim gruplardan birinin vokalistine benzetilmek benim için bir şeref. Tarzıyla, ses rengiyle ve anlaşılamayan sözleriyle çok sevdiğim bir karakter. En göze çarpan ortak noktamız, şarkılarımızda ikimizin de ne dediğinin anlaşılmaması sanırım.
En sevdiğiniz ‘perili’ albümler neler? Bu tabiri istediğiniz şekilde yorumlayabilirsiniz.
İlknur: *shels – Sea of the Dying Dhow, Sparklehorse – Vivadixiesubmarinetransmissionplot.
Berkan: Lush – Gala, DIIV – Deceiver, Alvvays – Alvvays.
Elif: The Cure – Disintegration , The Cranberries – No Need to Argue, Garbage – Garbage.
Arda: Pure Hex – Still Dark, Glare – Heavenly, Ars Longa – Günler.
Streaming platformunuzun geçmişinde çaldığınız son üç şarkı nelerdir, iletebilir misiniz?
Berkan: Vega – “O Şarkı,” Mudhoney – “13th Floor Opening,” Melody’s Echo Chamber – “Where the Water Clears the Illusion.”
İlknur: Flyleaf – “Again,” Deftones – “mx,” Scandal – “A.M.D.K.J.”
Elif: Beartooth – “The Lines,” My Chemical Romance – “Cemetery Drive,” Kristal Kit – “Mark III.”
Arda: Vega – “K-9,” The Posies – “Coming Right Along,” Sakin – “Bu Defa.”
Yakın geçmişte bir de Roxy Müzik Günleri’nde yer aldınız, nasıl bir deneyimdi o?
Berkan: Sevdiğimiz ve dinlediğimiz birçok sanatçının çıkış noktası olan sahnede çalmış olmak iyi hissettiriyor. Hakan (Tamar) abiyle de o vesileyle tanışmış olduk, birçok başka tatlı müzisyenle tanıştığımız gibi.
İlknur: Finale kaldığımızı öğrendiğimizde çok heyecanlanmıştık, Aylin sırf bu yarışma için ispanya’dan uçup geldi. yaklaşık 300 grup/müzisyen arasından, hem de yaptığımız müzik tarzıyla top 8’de olmak bizim için çok özeldi.
Özellikle de Berkan gurbetteyken straygaze yoluna ne şekilde devam ediyor, edecek?
İlknur: Berkan olmazsa straygaze olmaz, onsuz bir yolculuk düşünmüyoruz. Berkan olmadığında konserlik baterist alıyoruz; bunun dışında zaten yurtdışında olsa bile birlikte dijital olarak şarkı üretimimize de, iletişimimize de devam edebiliyoruz.
Berkan: “yanında”da olduğu gibi şarkı üretmeye devam edebiliyoruz, hatta yeni şarkılar üzerinde de çalışmaya başladık. Ben sık sık geliyorum aslında zaten, geldiğimde konser de yapacağız muhtemelen. Şubat’ta yapmıştık. Şimdi yine geleceğim; bir albüm kutlama konseri yapmak istiyoruz, umarım gerçekleşir.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
straygaze, bugünkü formunu alana dek aramızdan ayrılan grup arkadaşlarımız dahil olmak üzere hepimize çok şey kattı. Birlikte çok güzel anılar edindik, sadece iş arkadaşı gibi değildik hiçbir zaman. Birbirimize çok şey öğrettik, destek olduk, bunların değerinin bir tarifi yok. Bizim için çok kıymetli olan bu deneyimlerimizi sizlere anlatabildiğimiz için çok mutluyuz, soruları özenle seçmişsiniz, teşekkür ederiz.