Ankaralı screamo / post-hardcore ekibi plein de vie. yeni albümleri Akrobatlar Savaşı Yitirdi‘yi geçtiğimiz günlerde yayımladı. Biz de kendilerine kafamızdaki soruları ilettik.
Nasılsınız, keyifler yerinde mi?
Aby: Yerinde, doğum günü çocuğuyum.
Volkan: Keyifler iyi, üzerimde yeni albümü ortamlara salmış olmanın huzuru ve hafifliği var.
Arda: Olduğu kadar diyelim, Türkiye’de ne kadar mümkünse. Albümü yayınlayıp konserlerde insanlarla paylaşmak iyi geldi ama.
Henüz tanımayanlar için plein de vie. kimdir, nedir?
Volkan: Ankara bozkırından birtakım screamo ve post-hardcore sesler çıkarma amacı güden, yer yer umutlu, yer yer hüzünlere gark olan tarafı pek bir bastıran insanların tek vücut gibi davrandığı kolektif bir yapı bizim birlikteliğimiz.
Arda: plein de vie. kimliklerinden bağımsız 3 müzisyenin ve daha da önemlisi 3 arkadaşın bir araya geldiği, ürettiği ve tek ses olduğu bir kolektif bana göre. Kurulduğumuzdan beri isimler ve yüzler değişti, ama bu konudaki bakış açımız değişmedi. Bir arada olan bu 3 kişi birbiriyle paylaşımda bulunduğu, arkadaşlık ettiği ve birlikte geçen her dakikaya minnettar olduğu sürece ne kadar iyi çaldığımız önemli değil benim için. Yine de sürekli prova almak ve daha iyi çalmak için gruptaki herkesi periyodik olarak darlıyorum, grup arkadaşlarım affetsin artık…
Harika isminden başlayarak Akrobatlar Savaşı Yitirdi’nin hikâyesini konuşalım. “Hezimetler sürer, savaşlar yitirilir, ama mücadele ederken birbirimizle bütünlüğümüz asla bitmez.” diyorsunuz paylaştığınız gönderide. Albümün başlığı ve içeriği bu ifadeyle ne şekilde örtüşüyor?
Volkan: “Yüzlerden eksilir, binlerle döneriz. İrtifa kaybederken bağlarımız birdir” diyoruz biz “Koloni”de. Aslında bu açıdan baktığımız zaman gemi su alsa bile bütünlük asla bitmiyor ve söylediğimiz fikirle bu minvalde uyuşan bir nokta da var. Akrobatlar savaşı yitirir; su dolu ciğerler yine tek bir ağızdan haykırmaya, o bütünlüğünü korumaya devam eder.
Arda: Albümün başlığının içerdiği duygularla ne kadar örtüştüğüne ve dinleyenlerle ne kadar karşılık bulduğuna dair bir yorum yapabilecek konumda görmüyorum kendini. Biz yalnızca hissettiklerimizi ve dünya görüşlerimizi müzik yoluyla aktaran aracılarız. Eğer dinleyen insanlar sözlerimizle ve müziğimizle bağ kuruyorsa bizi bundan daha fazla mutlu eden bir şey olamaz.
Bu albümü daha yazmaya başlamadan belirli bir konsept üzerinden ilerlemesinde karar kılmıştık. Şarkı sözlerini yazarken ise insanların kendi anlamlarını bulması bizler için gerçekten önemliydi, bu nedenle albümdeki sözleri farklı dinleyicilerin çift ve hatta taban tabana zıt anlamlar çıkarabileceği bir şekilde yazmak için bir çaba sarf ettik. Akrobat imgesi benim için baskı ve zulüm içerisinde yaşayan insanların dayanışma gibi değerlere tutunarak kendini çevreleyen bu katran gibi gerçeklikten kopmasını simgeledi. Aynı imge benim için demin bahsettiğim insanların yaşamından ve emeğinden yararlanan insanlar için de bir anlamı karşıladı. Bu nedenle aynı imgenin albümdeki farklı şarkılarda çok farklı konumlandığı kimi dinleyenlerce hissedilebilir.
Bununla beraber grup üyeleri olarak hepimiz hayatın farklı alanlarında aktivizm çalışmaları içinde bulunmaya çalışıyoruz ve dayanışmayı hayatının bir ilkesi haline getirmiş, sesi olmayan canlıların dahi sesi olmak için çaba gösteren ve bir baskı düzeninde ay sonunu nasıl getireceğini dahi bilmiyorken yılmak bilmeyen insanları görüyoruz. Bu albüm kısacası işçilerin, hayvanların, mültecilerin ve yeryüzünün özgürlüğünü savunanların mücadelelerini, hezimetlerini ve her şeye rağmen yılmayıp yarın yeniden denemek için gereken gücü kendilerinde bulmalarını anlatıyor.
Bu seçkiden yaratması en kolay ve en zor iki şarkı hangileriydi?
Volkan: Buna kolay veya zor derken kendi açımdan cevap vermekte biraz zorlanıyorum çünkü yine bireysel bir açıdan baktığımda, rahat şekilde akıp giden veya daha zorlayıcı kesitlerin olduğu parça parça anlar oldu. Süreci tek bir parça halinde değerlendirmek bu açıdan biraz zor olabiliyor açıkçası o yüzden. Ama şahsi bir cevap verecek olursam, en zor kesitlerin olduğu anları “Maraton”da yaşarken, rahat kesitlerin daha yoğun olarak bulunduğu anları “Bulantı”da yaşadım sanırım.
Arda: Yaratması en kolay olan iki şarkı “Maraton” ve “Serbest Düşüş”tü benim için –genellikle elimizde şarkı fikirleri olduğu zaman bir tane prova alarak o şarkıları hazır hale getirebiliyoruz, bir araya gelip doğaçlamamız yetiyor. Bu iki şarkı da böyle süreçlerle ortaya çıktı. En zor olan ikisine gelecek olursam da “Söz Verdim” ve “Bulantı”yı seçerdim. “Söz Verdim” şarkısı için önce vokalleri kaydedip tersine çevirdik, sonra tersine çevrilmiş vokallerin üzerine düz vokalleri ekledik. Şarkının altyapısı önceki albümden “Ufuktaki Özgürlük Belki de Bizi Asla Mutlu Etmeyecek” şarkısına ait ve bu albümde olduğu gibi o albümde de metronom kullanmamıştık. İki vokal kanalını da ayrı ayrı kaydetmek, reverse vokal kaydının üzerine vokal eklemek ve olmayan bir ritmi yakalamaya çalışmak biraz sancılı olmuştu benim için. “Bulantı”da ise şarkının yarısından itibaren giren clean gitar rifflerini ve üstüne eklenen vokalleri yazmak, aynı anda çalmak ve söylemek benim için vakit aldı. Beni biraz tanıyanlar bilecektir, pek iyi bir gitarist değilim ben. O nedenle “Bulantı”nın yazım süreci tekrar tekrar aynı riffleri çalmayı ve üzerine vokalleri eklemeyi gerektiren meşakkatli bir süreç oldu. Ama uzun sürse de kotardık!
Bir de yaratıcı süreçten üç rastgele anı aktarabilir misiniz?
Arda: Bir keresinde 48 saat boyunca uyumamıştık ve bu 48 saatin sonunda stüdyoya girip “Koloni” şarkısını başından sonuna dek yazarak tamamlamıştık, yorgunluğumuzu hatırlamamıştık bile.
Albüm kaydı için hayatımda ilk kez kendime kalburüstü bir pedalboard ve gitar ekipmanı edinmiştim bir de. Özellikle şu an sahnede kullandığım gitarı ilk kez elimde tuttuğumda ne kadar mutlu olduğumu ve yaptığımız müzik için “oldu bu” diye hissettirdiğini unutamam.
Ev yapımı votkayla komaya girilen bütün diğer anlar da bir diğeri olur. 😀
Volkan: “Koloni”ye yaklaşık anlamda son halini verdiğimiz günün öncesi biraz ilginçti. Sabaha kadar şöyle olsun-böyle olsun diye hep beraber kafa patlatıp, sabah olunca da doğru düzgün uyumadan direkt stüdyonun yolunu tutmuştuk hadi bunu bir an önce çalalım dercesine. Şarkının akıp gittiğini görünce oluşan tatminle sanırım hiçbirimizde yorgunluktan eser kalmamıştı. 🙂 Bir diğeri “Bulantı”nın ortaya çıkışıyla ilgili aklıma gelen. Arda ve Ceyhun benim stüdyoya geç kalmamı verimsiz anlar olarak değerlendirmemişler sağolsunlar, ben geldiğimde onlar birlikte ilk defa “Bulantı”ya dair bir şeyleri oturtmaya başlamışlardı bile. Henüz benim öyle bir şeyin varlığımdan haberim yoktu yani. Neler oluyor dediğimde farkettim ki ortaya yeni bir şarkı çıkmaya başlamış çoktan. O gazla şarkının iskeleti o gün büyük ölçüde oluşmuştu. Bazen de böyle çat diye bir şeyler çıkıverebiliyor ortaya.
Müzik dinleme platformunuzun arama geçmişinde karşınıza çıkan son üç şey?
Arda: The Mars Volta – “Concertina”, Mgła – “Exercises In Futility VI”, Neurosis – “Enemy of The Sun”.
Volkan: Capra, Vientre, Magnitude.
Aby: SoKo, King Krule, Yeah Yeah Yeahs.
Diyelim ki kendiniz tek günlük bir hardcore festivali organize ediyorsunuz, siz dahil beş grupluk bir lineup oluşturacaksınız. Bunlardan biri dağılmış ve o gün içinde birleşecek de olabilir, kalanı aktif gruplar olmalı. Kimler olurdu lineupta?
Aby: Ben oyumu Botch ve The Appleseed Cast’ten yana kullanıyorum. Botch benim gruba katılmama vesile olan grup olduğu için bizim için önemliler. Ya da en azından benim için önemliler. Botch mutlaka olmalı.
Arda: Botch önemli olmaz mı ya, bizi tanıştırdı ve şimdiki kadroyu oluşturdu en başta. 😀 Ciddi ciddi devam etmeyecekti belki grup paylaştığın Botch şarkısını görüp “Abi bizim grupta bas çalar mısın” diye sormasam. Planes Mistaken For Stars beni en çok etkileyen ve yüreğime en çok dokunan gruplardan biriydi, ne yazık ki vokalistleri Gared O’Donnell’in ölmesiyle birlikte dağıldılar… Dağılan grup olarak Planes Mistaken For Stars seçerdim kesinlikle. Kalan grupları da düşünecek olursam tam kadro şöyle olurdu:
- Planes Mistaken For Stars
- Refused
- At The Drive-In
- Converge
- Super Unison
Volkan: O gün için birleşecek kontenjanından Nine Eleven’ı dahil ederdim. Yanına da Birds in Row, Gillian Carter ve Nuvolascura.
Gelecek günler hakkında ne kadar umutlu, ne kadar karamsarsınız?
Volkan: Bu durum benim için günden güne değişebiliyor açıkçası. Bir gün çok umutlu, ertesi gün çok karamsar olabiliyorum, bu konuda ben pek dengeli değilim sanırım. Ama plein de vie’nin hem hüznü hem mutluluğu aynı anda verdiğini bana hissettirmesi bu açıdan benimle dengede giden şey, en azından o açıdan uyumluyuz bence önemli olan benim için o. 🙂
Aby: Biraz karamsarız, bu yüzden de umutluyuz aslında. Karamsarlığı doğru miktarda olduğu ve kapılıp gidilmediği müddetçe yararlı buluyorum, çünkü bu sayede ayaklarımız yere basıyor ve farklı senaryolara daha hazırlıklı oluyoruz. Karamsarlık olmasa umut, şu an sahip olduğu anlama sahip olmazdı. Ayarında bir karamsarlığa ihtiyacımız var. Ayrıca belirli bir noktaya gelindiğinde geriye bakıp “Neden endişelenmişim ki?” sorusunu sormanın da ayrı bir tadı var, bunu da karamsar geçirdiğimiz anların karşılığı olarak düşünebiliriz.
Arda: Dead Inside meme’leri var ya, biraz o şekilim ben genelde. Yapım itibariyle pek umutlu biri değilim zaten, özellikle dünyanın gittikçe otoriter-sağ rejimlere kayması ve yaşanan zulümlere şahit olmaları nedeniyle.
Ama politik görüşüm nedeniyle umutsuzluğa kapılmamaya çalışıyorum. Biz önce kendimizi değiştirmeye çalışmalıyız ki önce başkalarının gerçekliğini, ardından bizi çevreleyen gerçekliği değiştirebilelim. Kendi hayat süremin böyle bir değişimi görmeye yeteceğini zannetmiyorum, ama tarihte Stonewall direnişi gibi örnekler varken ve bu mücadelelerde insanlar kendini değil, kendilerinden sonra gelecek insanların daha yaşanabilir bir dünyada hayatını sürmesini önemsediği için kendi hayat süremizde de yapabileceğimiz değişimi yaratmaya çalışmamız gerektiğini inanıyorum. Müzik ve bu müzikle bağ kurarak insanlarla bir etkileşime girmek ve diyalog yolu açmak güzel bir başlangıç mesela.
Bundan 100 yıl sonra plein de vie. anıt taşında yazacak şarkı sözünüz ne olurdu?
Aby: “KAÇMAYA DEVAM ET”
Arda: “Tozlarımız tozlara
Savrulup gittiler
İnsan insanla
Sadece kirlenir.”
Volkan: “Sığındığın her umut bir sonraki mezarındır” şeklinde bir söz var debut albümümüzde, ben onu ekleyelim derdim, cuk otururdu bu konuya.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Aby: İyi ki doğdum.
Arda: İyi ki doğdu??????
Volkan: Fırından taze çıkmış albümümüzü bol bol dinlesin insanlar, kemikleri ısınsın.