Led Zeppelin davulcusu John “Bonzo” Bonham’ın ölümü bir efsanenin hikayesine son vermiş olabilir; ancak grup 1980’de dağıldığında bilhassa Robert Plant’in kariyerine ara vermeye niyeti yoktu. Değişik projelere imza atmaya durmaksızın devam eden, durgunluğu sevmeyen, sesi neredeyse ilk günkü kadar genç tınlayan hakiki bir müzik insanı Plant. Belli bir tarza takılıp kalmayı reddediyor; devamlı yeni deneyler, yeni vizyonlar peşinde. Led Zeppelin’in 70’lerde çılgın bir ivmeyle işlediği rock ’n roll günleri sonrası, bu yaşında en az Jimmy Page ile John Paul Jones kadar sağlıklı kalabilmesi de takdire şayan bir durum.
Robert Plant’in son grubu The Sensational Space Shifters ile 2014 yılında, Lullaby and The Ceaseless Roar vesilesiyle tanışmış ve dinlediğimiz müziğin beklenmedik kudreti karşısında coştukça coşmuştuk. Dünya müziğinden ödünç alınmış bir altyapıya sahip, baştan sona ilgi çekici bir ozan albümüydü “Lullaby”. Yeni albüm Carry Fire ise neredeyse her açıdan selefine yaraşır bir devam filmi gibi. Müzikal çeşitlilik aynı geniş skalada seyrediyor; Afrika, Orta Doğu ve Batı gerçek bir ateşkeste bir araya gelmişler sanki. “Ateşkes” gibi bir kelime oyununa yer vermişken albümün adı ile mesajı arasındaki ilişkiye de değinmek lazım. Albümün taşıdığı bir ateş var, evet. Brexit, Trump ve İşid gibi birbirinden farklı güçlerin şekillendirdiği günümüz dünyasına cevap olarak yakılmış bir meşale bu. Hatta kişisel anlama sahip bir şarkıyı en azından ilk bakışta göremiyoruz, Carry Fire’da bahsi geçen meseleler fazlasıyla küresel ve güncel. “Bones of Saints” olsun, “The New World” olsun, “Carry Fire” olsun, bütün şarkılar kendi bilinciyle dünyanın bugünü ve geleceğine bakmaya çabalıyor.
Robert Plant’in varlığının, iletilen mesajı hafiften gölgelemesi albüme dair küçük bir kusur sayılabilir. Bunca yılın ardından hala bize yeni şeyler sunabilen biri Plant, albümü dinleyip sevmemizde de bunun şaşılır derecede büyük bir payı var. Yeni bir Led Zeppelin turnesi ufukta gözükmüyor olabilir; lakin bir mirası onurlandırmanın en iyi yollarından biri de ona dokunmak yerine ondan güç almayı tercih ederek ileriye bakmak değil midir? Plant de yıllardır tam olarak bunu yapıyor. Bizi yeni olasılıklarla tanıştırıp gerçek bir iradeyle kafasının dikine gittiği için kendisine müteşekkiriz. Ateş bizimle yürüsün.