Her konser temel olarak seyirci ve sanatçı arasındaki bir sosyal anlaşma olarak görülebilir. Bu anlaşmanın bir sorunu, koşulların net bir şekilde ifade edilmiyor olmasıdır. Son zamanlarda sosyal medyada farklı konserlerde meydana gelen çeşitli durumlar nedeniyle bir konserde uyulması gereken görgü kuralları, sanatçının seyirciye karşı sorumluluğu ve seyircinin sanatçıya karşı sorumluluğu üzerine tartışmalar sık sık görülmeye başladı.
Bu sosyal kontratta hangi tarafın kuralları koyacağı konserlerin bir sanat icrası mı yoksa bir eğlence biçimi mi olduğu sorusuna dayanıyor. Eğer bir performans olarak görülüyorsa sanatçının tümsel bir otonomisinin olması gerekir. Çünkü sunduğu şey kendi kürasyonundaki bir deneyim olmalıdır. Eğer bir eğlence etkinliği olarak görülecekse konser sadece bir mekan görevi görür, sanatçı ikinci planda kalır. Bu ikilemin finansal boyutu da unutulmamalı. Seyirci belli bir hizmet beklentisiyle konsere para verir. Ancak bu beklentiyi sanatçının karşılaması ne boyutta zorunludur?
2023 Coachella’da Frank Ocean’ın sahnesi bu soruya bir örnek olarak kullanılabilir. Frank Ocean, bazılarınca 2010’ların en iyi albümlerinden biri kabul edilen Blonde’u yayımladıktan sonra ortadan kayboldu. 6 yıl sonraki geri dönüşü Amerika’nın en büyük festivallerinden biri olan Coachella’nın ana sanatçısı olarak sahnesi oldu. Ancak, sahnedeyken festivale dahil olmasının tek sebebinin, vefat etmiş erkek kardeşinin anısına olduğunu ifade etti. Hayattayken hep kardeşiyle bu festivale geldiğini açıkladı. Performansı çoğu katılımcıyı hayal kırıklığına uğrattı. Düşük enerjili olduğu, çoğunlukla oturduğu, şarkıları söylemediği gibi çeşitli eleştirilere tabi tutuldu. Organizasyon tarafından, orijinal olarak daha büyük bir prodüksiyon olduğu ama nedeni belli olmayan bir şekilde son dakika iptal edildiği ifade edildi. Setinin ortasında bir DJ seti dahil eden Frank Ocean, farklı DJ’leri keşfetmekten zevk aldığını, bu DJ’lerin yaratım sürecinin bir parçası olduğunu ve her zaman performansın kendisiyle ilgili olmamasının iyi olduğunu söyledi.
Frank’in setine gelen tepkiler nedeniyle kendisi, ikinci hafta sonu için planlanmış olan performansını iptal etti. Coachella gibi festivallerde, genellikle müzik ikinci planda kaldığı için sanatçının sanat performansı sunmasından ziyade bir eğlence sunması bekleniyor. Frank Ocean, eğer sadece kendi adı altında bir konser yapmış olsaydı; şarkıları tam söylememesi, yas tutması, farklı sanatçıları dahil etmesi izleyenlerce daha kabul edilir olurdu. Çünkü bu sosyal kontratta otonomi Frank Ocean’a ait olurdu. Hayranlarının çoğunluğu bu ortamda Frank’in kreatif vizyonunu deneyimlemek beklentisiyle gittiği için, bu şekilde geleneksel konser deneyiminden uzak bir performans yapması bu kadar büyük bir tepki çekmezdi. Ancak, Coachella’ya bilet alan çoğu insan, sanatçıların onları eğlendirmek ve mutlu etmek için sahne aldığı inancıyla gidiyor. Bu durumda da, bu şekilde farklı, daha kişisel bir sahne alması soruna yol açıyor.
Eğlence ve performans arasında sınırların bu kadar net olmadığı zamanlar ise, sanatçının vizyonu ile seyircinin istekleri arasında bir anlaşmazlık söz konusu olabiliyor. Örneğin, sanatçıların bazı şarkılarda veya performanslarda seyircinin şarkılara eşlik etmesini istememeleri eleştirilebiliyor. Eğer sanatçının performansı olarak görülüyorsa ise sanatçı istediği koşullarda sanatını icra edebiliyor olmalı, ancak eğer bir eğlence etkinliği ise seyirci istediği şekilde eğlenebilmelidir. Bu ikilem, fikrimce, sanatçının istediği net bir kural varsa önceden, bilet alma aşamasında, bunu belirtmesiyle çözülebilir.