Pearl Jam, kendi tarihinin en uzun arasından sonra on birinci stüdyo albümü Gigaton’u 27 Mart günü yayınladı. Grubun en sıkı takipçileri bile yaklaşık yedi yıllık bu aradan sonra yeni bir albümün gelip gelmeyeceği konusunda umutlarını kaybetmeye başlamıştı. 2018’de yayınlanan “Can’t Deny Me” teklisi ve ardından gelen küçük çaplı dünya turnesi ile yeni albüm beklentileri artmıştı ama o hayaller de suya düşmüştü. Ve sonunda artık ümitler kesilmeye yüz tutmuşken Pearl Jam yeni albümün müjdesini verdi. Ocak ayında albümden yayınlanan ilk tekli “Dance Of The Clairvoyants” hayranları ikiye bölmüş, grubun sound’u tamamen değişiyor mu sorusunu akıllara getirmişti. Sonrasında gelen “Superblood Wolfmoon” bu öfkeli kalabalığı yatıştırdı.
Gigaton 57 dakikalık süresiyle en uzun Pearl Jam albümü. Ayrıca 2006 tarihli Pearl Jam albümü sonrasında grubun yaptığı en derli toplu ve bütünlüklü albüm. Şarkıların dizilimi o kadar iyi yapılmış ki hiçbir şarkı arada sırıtmıyor. En önemlisi de albümde bir tane bile vasat şarkı yok. Backspacer’daki “Johnny Guitar” ya da Lightning Bolt’taki “Let the Records Play” gibi atlanacak şarkıların olmaması albümü defalarca baştan sona kadar bir bütün halinde dinlemeye teşvik ediyor.
Geçtiğimiz aylarda, hatta yıllarda, Pearl Jam’in artık yeni şeyler üretemeyeceği ve özellikle 2006 sonrasında sürekli tekrara düştüğüne dair çokça eleştiri yapılmıştı. Bu minvalde, Gigaton’dan beklentiler çok yüksek değildi. Ama grup bu yedi yıllık süreyi boşa geçirmediklerini kanıtladı. Aradan geçen zamanda öğrendikleri ve denemek istedikleri şeyler olduğunu gösterdiler. Farklı tarzlara göz kırpan, farklı dönemlerden esinlenen şarkılardan oluşan Gigaton dinleyicilere geniş bir yelpaze sunuyor. “Retrograde” ve “River Cross” Eddie Vedder’ın Into the Wild (2007) soundtrack’ini anımsatan şarkılar. “Who Ever Said” hem Into the Wild’dan “Far Behind”ı hem de Lightning Bolt’tan “My Father’s Son”ı hatırlatıyor. “Comes Then Goes”da Creedence Clearwater Revival ve Neil Young etkilerini hissedebiliyorsunuz. “Superblood Wolfmoon” ve “Take The Long Way”de Mike McCready’nin muhteşem gitar soloları bu şarkıların sahnede canlı çalındığında nasıl bir enerji yaratacağına dair ipuçları veriyor.
Albüme adını veren “gigaton” kelimesi bir milyar tona eşit olan bir ölçü birimi. Kutuplarda eriyen buzulların miktarını ölçmek için kullanılıyor. Albümün geneline Dünya’nın kötü gidişatı, iklim değişikliği, Mars’ta yaşam arayışları, gelecek konusundaki belirsizlikler gibi temalar hakim. Bu açıdan baktığımızda içinde bulunduğumuz duruma çok uygun. “Alright” adlı şarkıdaki “Yalnız olmak, kalp atışlarını dinlemek kötü değildir” sözleri sanki bugünler için yazılmış. Keza “Who Ever Said”in “Bütün cevapları yaptığımız hatalarda bulabiliriz” dizeleri de çok anlamlı. Beklendiği gibi politik mesajlar da var albümde. Mars’ta yaşamı anlatan “Quick Escape”de “Trump’ın henüz içine etmediği bir yer bulmak için çok uzun yollar aşmamız gerekti” diyor Eddie Vedder. “Seven O’Clock”da bir kelime oyunuyla Oturan Boğa’dan (Sitting Bull) türetilen Oturan Saçmalık (Sitting Bullshit) diye bahsediyor Trump’dan.
İçerik bakımından en kişisel şarkılardan biri olan “Comes Then Goes” muhtemelen Chris Cornell için yazılmış. Cornell’in eşinin hem Soundgarden üyelerine hem Eddie Vedder’a yönelik saldırılarını göz önüne alınca şarkının sözleri yerli yerine oturuyor. “Keşke sonu olmayan bencilliğine yönlendirdiği sen olmasaydın” dizelerinde bahsedilen kişi muhtemelen Cornell’in eşi.
Son olarak Pearl Jam’in ertelenen Kuzey Amerika turnesinden de bahsedelim. Turnenin erteleneceği 9 Mart’ta grup tarafından duyurulmuştu. Aynı gün, organizatörleri arasında Eddie Vedder’ın da bulunduğu Ohana Festivali’nin line-up’ı açıklanmış ve hem Pearl Jam hem Eddie Vedder’ın bu sene headliner olacağı duyurulmuştu. Bunun sevinci yaşanamadan gelen erteleme duyurusu büyük hayal kırıklığı yarattı. Konserler için dünyanın dört bir yanında seyahat planlarını yapmış Pearl Jam hayranlarının bir kısmı grubu bu yüzden suçladı ama doğru bir karar aldıkları kısa bir süre sonra ortaya çıktı. Geçtiğimiz Çarşamba, Bill Simmons’ın podcast’ine konuk olan Eddie Vedder ve Jeff Ament bu konudan bahsederken bu kararı almakta çok zorlandıklarını söylüyorlardı. Albüm tanıtımını büyük ihtimalle internet üzerinden yürüteceklerini ve bunun Pearl Jam gibi 30 yıllık kariyere sahip bir grup için çok farklı bir deneyim olacağını belirten Vedder, bu sürecin sonunda hayranlarının karşısına tekrar çıktıklarında çok farklı olacağını da ekliyordu. Hayranlarıyla birlikte olmayı önceden de çok önemsediklerini ama bundan sonra çok daha değerli olacağını söylüyordu.