İnsanlar barış istiyor, insanlar el ele tutuşmak istiyor, insanlar -e haliyle- birbirini becermek de istiyor. Egypt Station‘la bu mesajların hepsini veriyor Paul McCartney. Müziği her zamanki kadar genç, naif. Öyle güzel bir gençliğin üstüne kim yaşlanmak ister ki zaten? Beatles’ın spiritüel ve -John kadar olmasın ama- deneysel çocuğu George bile ömrünün sonlarına doğru eski grubunun tarzından çok uzaklaşmamıştı solo işlerinde. Lennon hariç hiçbiri uzaklaşmadı geldikleri yerden. Haliyle grubun en efendi, en beyaz yakalı çocuğu Paul’un değişmeyeceği gerçeğini de çoktan kanıksamış durumdayız. Niye değişsin ki zaten? Biz niye bunu isteyelim? Lakin bu defa belki de genç olmak için zorluyor biraz kendini Macca. Çıkış parçası “Fuh You”‘nun nakaratında “seni sadece ‘sihmek’ istiyorum” derkenki sorun da sözün kendisi değil, haşa. Arka plandaki Avicii usulü efektler bozuyor işi. Sorumlusu da parçanın yapımcısı, günümüz popçularının bir numaralı tercihlerinden Ryan Tedder.
Aynı anda başarılı ve kusurlu durabilen parçaların varlık sebebi, Paul’un “genç ve güncel” durmak için fazladan çaba sarf etmesi olsa gerek. Geçtiğimiz senelerde de çağa ayak uydurma kaygısıyla Rihanna, Kanye West ve Mark Ronson gibi isimlerden yardım almıştı. Oysa bütün hayranları biliyor ki o olduğu haliyle genç ve güncel, bilhassa “yaşadığımız çağın yardımı”na niye ihtiyacı olsun? İstediği kişiden yardım alabilir elbet, ancak o kendini bu kriterle kısıtlamayı seçiyor. Hal böyle olunca şaheser olabilecek bir sürü parça, yeni nesli taklit etme çabalarından ötürü tabiri caizse kendi ayağına sıkıyor. Girişteki “I Don’t Know” gibi harika balatlar da var neyse ki. “I must try to be strong”, diyor Macca, biz de ‘güçlüsün zaten ağabey’, diyoruz içimizden. Ardından gelen “Come On to Me”, klasik bir rock’n roll şarkıcığı olarak yine yüzümüzü güldürüyor. İlgimiz ironik bir biçimde “Who Cares”ten itibaren dağılmaya başlıyor. Her şey tanıdık, ancak bir o kadar da cilalı. Acaba Macca’nın çevresindeki insanların parlattığı remastered bir Beatles albümü mü dinliyoruz? “Confidante” ve “Do It Now” gibi istisnalar, bütün bunlar olurken aradan sıyrılmaya devam ediyor. Başarı var, ama bu başarıyı oluşturan koşullar bir yandan kendi çocuğunu yiyor nihayetinde.
Albümü kapatan “Hunt You Down/Naked/C-Link” potpurisi gerçek Paul enerjisini bize sunarak bir başına çok fazla şeyi telafi ediyor aslında. Heyhat, bütün de az önce dinlediğimiz şekliyle kalıyor. Eksiği gediği çok bir albüm Egypt Station, ancak hiçbir şekilde sevilemez de değil. Önyargımızı kırıp eleştirel gözle bakmazsak muhtemelen eğlence düzeyi de çok yüksek bir albüm. Öte yandan Paul’un fazlaca popüler çevresinden biraz sıyrılıp, iş birliği konusundaki kriterlerini esnetmesinin kendisine çok iyi geleceğine güvenimiz tam. Duyduğumuza göre “Fuh You”nun kayıt sürecinde Ryan Tedder’a “Ben ‘Eleanor Rigby”yi yazan adamım, unutmadın değil mi?” demiş. Biz unutmadık. O da daima bu gerçeğin gücünden ilham alabilir. Ayağı yere sağlam basmak lazım.