Folk müziğin genç seslerinden Noah Gundersen 3 solo EP’den sonra nihayet ilk stüdyo albümü Ledges’ı geçtiğimiz Şubat yayımladı.
Tamamen Noah Gundersen’nın elinden çıkan albüm Stone Gossard (Pearl Jam)’ın sahip olduğu Seattle’daki Studio Litho’da kaydedildi. 11 şarkıdan oluşan albüme katkıda bulunanlar ise Noah’ın aile üyelerinden oluşuyor. Müzik kariyerinin tamamında kız kardeşiyle gördüğümüz Noah, Ledges’da da kardeşi Abby Gundersen (Noah Gundersen & the Courage)’dan kadife vokalinden ve çello, keman, piyano yeteneklerinden yardım aldı. Ayrıca ailenin en küçük üyesi Jonathan Gundersen davul başta olmak üzere birçok enstrümanda albüme destek verdi. Noah’ın güçlü aile bağlarının da hissedildiği albüm folk’un en dokunulmamış halinin ürünü olarak öne çıkıyor.
Henüz 24 yaşında olan Noah Gundersen kariyerine erken yaşta başlayan müzisyenlerden. 11 yaşında başladığı klasik piyano eğitimi ile müziğe ilk adımını atan müzisyen, daha sonra 14. yaş gününde aldığı ve hala kullandığı akustik gitarla folk müziğe giriş yaptı. 2007’de kurulan Beneath Oceans adlı bir post-punk topluluğuyla yola çıksa da grup 2008’de dağıldı ve bu kısa yolculuğun ardından aynı yıl içinde ilk solo çalışması 6 şarkılık Brand New World EP’sini yayımladı. 2009’da Saints & Liars, 2011’de Avalanche adlı tek şarkının yer aldığı B-Sides ve Ağustos 2011’de Family EP’lerini yayımladı.
Ana akımın oldukça uzağında ve çağdaşı olan müzisyenlerden farklı oldukça naif bir çizgide duruyor Noah Gundersen. Taylor Swift gibi adını duyuramamış olsa da bu durum müzisyenin büyük plak şirketleri ve pazarlama stratejileri ile çevrelenmiş “paket albüm” mantığını tercih etmeyişinden kaynaklanıyor. Önceki çalışmalarında olduğu gibi Ledges’da da pazarlama kaygısından uzak ve dinleyicilerinin başucunda oturup hikâyeler fısıldadığı bir albüm yaratan Gundersen, bu kararıyla hala saf folk müziğin yaşadığını göstermekte.
11 şarkılık albüm her insanın bir dönem hissettiği günlük hayat kaygılarından ve her şeyi bırakıp gitmek isteğinden bahseden Noah’ın vokaliyle açılıyor, ardından Abby Gundersen’nın kadife sesi ve akustik gitarın huzurunun da devreye girmesiyle Poor Man’s Son hayattan kaçıp başınızı koyacağınız bir omuz oluveriyor. Albümün henüz ilk şarkısında ortaya çıkan hikâye anlatıcı rolü Noah’ın sadece bir müzisyen ve vokalden ibaret olmadığının en iyi ispatı. İkinci şarkı Boathouse ise klasik batı folk şarkılarından biri olsa da Noah Gundersen’ın en güçlü silahı, sesiyle yine dokunaklı bir havaya bürünüyor. Akustik gitarla başlayan Isaiah’da aşkın üçüncü boyutu olmaktan kaynaklanan iç savaşına tanık oluyoruz (I’m the reason you’re guilty. I’m the other man’s arms). Albüme ismini veren Ledges ise Gundersen’ın iç hesaplaşmalarının ve geçmişe uzanan yolculuğunun anlatıldığı bir şarkı. Hatalar sonunda kaybedilenlerin, kayıplar ertesinde yaşanan sarsıntıların, uykusuz ve sarhoş zamanların, verilen hasarın, endişelerin içinde kaybolurken en çok “daha iyi biri” olabilme mücadelesini görüyoruz. Ledges kuşkusuz ki Noah’ın bugüne kadar yaptığı en şeffaf ve güçlü şarkılardan. Albümün son iki parçası Dying Now ve Time Moves Quickly dinleyiciye Noah’la aynı odada olduğunu hissettirecek kadar samimi, şeffaf ve bir yönüyle de hayatı sorgulatabilen türden şarkılardan. Özellikle Time Moves Quickly keman, piyano tınılarıyla ve neredeyse Noah’ın kendi kendine fısıldayarak söylediği “Time moves quickly, with or without me. You go fast and I’ll go slow.” sözleriyle albümün en vurucu şarkılarından. Ledges’ı bu kadar iyi bir albüm yapan en büyük etken müzisyenin herhangi bir matematiği, planı olmadan hareket etmesi ve tüm içtenliğiyle içinde olup bitenleri dinleyiciye aktarabilmesi.
Aslında bir albümden daha çok tüm yargılardan arınmış, sığınabileceğimiz oldukça romantik ve huzurlu bir kovukla karşı karşıyayız. Abby ve Noah’ın muhteşem kadife vokalleriyle donatılmış hikâyeler dinlemek ve folkun en yatıştırıcı haline kendinizi bırakmak isterseniz Ledges kesinlikle aradığınız albüm.
Seray Şan