“Gönlümü put sanıp da kıran kim?” Hayatına dokunmuş anlar içinden bir demet topluyor Nilipek yeni albümünde, hem bu gibi duygu yüklü sorulardan hem de cevapsız duygulardan karma bir repertuvar sunuyor. En azından repertuvarın ilk yarısını… mektuplar I bugüne kadarki “en mahrem” Nilipek albümünün adı üstünde ilk yarısı, ikinci yarı 8 Mayıs’ta bizlerle olacak.
“Benden kırdığın yaprağı bir başkasının bedenine eksen tutar mı?” gibi insan ilişkilerinin dönüşümüne dair incelikli bir dizenin nakarat formunda karşımıza çıktığı “Yapraklar”, önceki şarkı “İbrahim”in tutturduğu haletiruhiyeyi sürdürüyor. Biraz da yaratıcısının karakteristik özelliği olan o caz tonlu hüzünlü huzur hissiyatını -sonlara doğru şiir bile okuyarak- devam ettiriyor. Heyhat mektuplar I klasik Nilipek tarzının ötesine de giden, cesur sanatsal kaygılara sahip bir albüm aynı zamanda. Davulların arka planda hakimiyetini ilan ettiği, içinde sayısız katarsis tezahürü barındıran “Herkese Yetecek Kadar” tekinsiz tonuyla ve deliliğe dair sözleriyle belki de bugüne kadarki en karanlık Nilipek eseri. Ardından albümün bir diğer güçlü noktası “Günebakan” geliyor. İnsanı sabırla başka katarsislere sürükleyen progresif yapısı insanı dakika dakika içine çekiyor, hipnotize ediyor. Üflemelilerle birlikte yaylıların da olaya müdahil olduğu bu şarkı içsel bir yolculuğa davet çıkaran cinsten.
“Gökyüzü mavi, sular simsiyah, atlasam şimdi beni tutar mı acaba?” Bu ilk perdenin kapanışı olan, kendi halinde meramlarla dolup taşan “Gökyüzü Mavi” Can Aydınoğlu’nun vokal katkısıyla albümün şahsi bağlamına fazladan bir perspektif katıyor, bizi de daha fazlasının yolunu gözler halde bırakıyor. mektuplar II ile birlikte daha bütünlüklü bir çerçeveden yorumlayabileceğimiz üçüncü Nilipek albümü, senenin özel çalışmaları listesine adını yazdıracağa benziyor.