Hazırlayan: Gökay Sarı
Netflix’in her eve girmesi ve paylaştığı yapımların başarısıyla birlikte, sinema her zaman olduğundan çok daha popüler günümüzde. Elbette ki bu herkese ulaşma başarısı, yalnızca Netflix veya benzeri kurumlara ait değil, modern zamanların kendisine ait bir durum söz konusu. Keza her yerde, her zaman, her şeye ulaşabilmekteyiz tabiri caizse. Konumuza dönecek olursak, sinemanın birçok insan tarafından erişilme ve tüketilme şansıyla birlikte, filmlere dair pek çok konu da ayyuka çıkıyor. Bu konulardan bir tanesi de şüphesiz ki film müzikleri, yani “skor” veya İngilizce adıyla “Original Soundtrack (OST)”
Film müziği denilince akla pek çok isim düşüyor elbette ki, ancak son dönemde en çok kendinden bahsettiren sanatçılar Nick Cave ile Warren Ellis ikilisi. Yakın tarihte bir National Geographic belgeseli olan Mars’a ek olarak beyazperde gündemini meşgul eden Hell Or High Water ve Wind River filmlerinin skorları bu ikili tarafından bestelenmiş ve fazlasıyla ilgi görmüştü. Hatta, yakın gelecekte gösterime girecek olan ve başrollerini Brad Pitt ile Tilda Swinton’ın paylaşacağı Netflix yapımı “War Machine” filminin müzikleri de Cave & Ellis ikilisi tarafından hazırlanacak, bu durum müzik gündemini de meşgul etmeyi başarıyor. Velhasıl, ikilinin başarılı bireysel ve kolektif müzikal kariyerlerinin yanı sıra, film müziği besteciliği kariyerleri de uzun yıllara, tecrübeye ve muazzam bir birikime dayanıyor.
“Kötü tohumlar” olarak yakından tanıdığımız Nick Cave ve Warren Ellis, sinema filmleri ve tiyatro oyunları için çok uzun zamandır minimal, atmosferik ve kolaylıkla ayırt edilebilen besteler icra etmekteler. Sahnelenecek veya gösterime girecek olan film ve tiyatro oyunlarının hikayesine sadık kalarak, ışık ve gölgenin renk kattığı, enstrümantal ağırlıklı olmasına rağmen lirik anlatımından hiçbir şey kaybetmeyen eserler ile kimi zaman hayalet kasabaları, kimi zaman üç kadın seks işçisinin dramını, bazen de kıyamet sonrası bir dünyayı ve çok daha fazlasını, tiyatro ve sinema sanatlarının kanatları altında olan üreticilerin yaratıcılığını kendilerine özgü bir ses manzarası seyrinde herkesle paylaştılar.
Cave ve Ellis, dünya çapında üne sahip grupları Nick Cave & The Bad Seeds’ten, hatta 1995 yılına kadar uzanan müzikal projelerinden bile önce film ve tiyatro oyunları için el oğlunun “soundtrack” dediği, bizim dilimizde ise “skor” veya film müziği olarak bilinen besteleri icra ediyorlardı. Fakat film müziği besteciliği kariyerlerinin tanınması neredeyse on senelik bir zaman aldı. 2005 yılında gösterime giren ve Avustralyalı John Hillcoat tarafından yönetilen, senaryosu bizzat Nick Cave tarafından yazılan “The Proposition” filmine hazırladıkları skor (soundtrack) albümü ile Amerikan film endüstrisi ve Hollywood şöyle dursun, Avrupa sinemasının da dikkatini çekmeyi başarmışlardı. The Proposition, başrollerini Guy Pearce, Ray Winstone, Emily Watson ve Danny Huston’ın paylaştığı vahşi bir”Western” hikayesini konu ediniyordu. Skor albümünde yer alan parçalarda geniş enstrümanlar, kendini tekrar eden keman motifleri ile bezenmiş, ilgili çevrelerin beğenisini kazanmıştı.
The Proposition’ın ardından, Cave ile Ellis bir üçleme olarak sahnelenen ve İzlandalı aktör-yönetmen Gisli Örn Gardarsson’ın önderliğindeki Woyzeck (2006), Metamorphosis (2006) ve Faust (2010) oyunlarının da skorlarını hazırladılar. Sinemadan daha farklı olan tiyatro sanatı için skor bestelemenin elbette ki riskleri bulunuyordu, ancak yaptıkları çalışmalar hem eleştirmenler hem de tiyatro severler tarafından ilgi ve beğeni görmeyi başardı. O zamanlarda Cave ile Ellis, skor bestelemekten fazlasıyla keyif aldıklarını da fark ettiler. Zira, film ve müziğin (Picture and Sound) birlikteliğinden ortaya çıkan şeyin büyülü olduğu kanısına varmışlardı. Elbette ki burada bahsettikleri birliktelikteki film öznesi, radyo yıldızlarını yıllar önce öldüren *video’dan ve yine modern zamanlardaki, birliktelikteki müzik ile hiçbir alakası olmayan popüler video kliplerinden bağımsızdı. Bahsettikleri film öznesi mesaj, sanat, estetik, yaratıcılık ve oyunculuktu. Nitekim, tiyatro oyunlarına hazırladıkları skorların tarihine yakın bir dönemde, Geoffrey Smith’in imzasını taşıyan English Surgeon (2007) isimli ve sürgün edilen İngiliz bir doktorun, Sovyet dönemi sonrası Ukrayna’sına modern ‘nörocerrahi’yi getirme çabasını anlatan belgeselin de skorlarını bestelediler. Ek olarak, 2009 yılında yayınlanan ve Matthew Watson’ın imzasını taşıyan, Kamboçya’daki üç seks işçisinin hikayesini anlatan The Girls of Phnom Penh belgeselin skorları da Cave ve Ellis ikilisi tarafından bestelenmişti.
Bu arada, yönetmen koltuğunda Andrew Dominik’in oturduğu ve başrollerini Brad Pitt ile Casey Affleck’in paylaştığı 2007 yılı yapımı “The Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford” filmi için kaydettikleri skor albümü ile Hollywood’un kendilerine olan ilgisini de arttırmışlardı. Bahsi geçen skor albümü, filmin yapım sonrası yaşadığı gecikmeler nedeniyle, Cave ile Ellis’in en çok zorlandıklarını belirttikleri albüm olarak anılacaktı. Zaman daralıyordu ve ikilinin filmden herhangi bir kare görme fırsatları henüz olmamıştı, yine de her şey yolunda gitti. Hatta Cave, bir bar şarkıcısını canlandırdığı ufak bir rolde de oyunculuğunu sergiledi.
Kısa bir aranın ardından, ikili 2009 yılında, Cormac McCarthy’nin “The Road” isimli distopik romanından John Hillcoat tarafından beyaz perdeye uyarlanan ve kitap ile aynı ismi taşıyan filmin skorlarını bestelemek için tekrar bir araya geldi. Başrolünde Viggo Mortensen’in sevgi dolu ve oğluna küle dönmüş harabelerin arasında rehberlik eden bir babayı canlandırdığı, kıyamet sonrası kurgusal bir Amerika’yı konu alan filmin müziklerini de keyifle bestelediler. Bu son çalışmalarının ardından, o zamana kadar ki tüm skor besteleri arasından en çok beğenilen parçaları tek bir albümde toplayıp, White Lunar adıyla piyasaya sürdüler.
2011 yılında Everardo Valerio Gout’ın imzasını taşıyan ve Meksika merkezli bir gerilim, suç hikayesini konu edinen ödüllü film Days of Grace’in skorlarını besteledikten sonra, Cave ve Ellis ikilisi, Amy Berg’in gerçek bir hikayeyi konu edinen, Arkansas’taki bir cinayet davasını inceleyen 2012 yapımı belgeseli West of Memphis için de komple bir skor albümü hazırladılar. Kendilerine, yani “kötü tohumlara” özgün tarzlarıyla pek çok film müziğine imza atan ikili, aynı yıl yine John Hillcoat imzasını taşıyan, başrollerini Tom Hardy ve Jessica Chastain’in paylaştığı gerilim filmi Lawless içinse, ekipmanlarını değiştirerek daha farklı ve deneysel bir işe imza attılar. Hatta bünyesinde Willie Nelson, Emmylou Harris ve Mark Lanegan’ın da yer aldığı bir süper grup kurarak, filmden de bağımsız olarak müzikal bir başyapıtın altına imza attılar.
Yakın geçmişte, David Olehoffen’ın yönettiği, Venedik Film Festivali’nde üç ayrı dalda ödül alan 2014, Fransa yapımı “Loin des Hommes (Far From Men)” filminin de müzikleri Cave, Ellis ikilisi tarafından bestelendi. Başrollerini Reda Kateb ve Viggo Mortensen’in paylaştığı film, Fransız usta yazar Albert Camus’nün, Cezayir Bağımsızlık Savaşı ve sömürgeciliğin vahşetine dair yazmış olduğu bir kısa hikayenin uyarlamasıydı. Gerek konusu, gerekse filmin her alanında emek veren ekibin üstün başarısıyla beyaz perdede uzun yıllar hatırlanacak bir eser olarak tarihteki yerini aldı.
Sizlerle, ikilinin sayısız skor bestesi arasından 1995-2009 yılı arasındaki dönemi kapsayan parçalardan oluşan, bir “best of” niteliğinde resmi olarak piyasaya sürülen White Lunar albümünün Spotify çalma listesini hemen aşağıda paylaşıveriyoruz, sanatın tüm dallarında olgunlaşan ürünleri oburca tüketelim, asla doymayalım ve tabii ki hoşça kalalım.