Hazırlayan: Gökay Sarı
Görsel: Andrea De Santis
İşte yine aynı sandalyede oturuyorsunuz, karşınızdaki ekranda tarayıcınız açık, kulağınızda ofisinizdeki o klasik uğultu, yetiştirmeniz gereken işlerin hepsi not defteriniz üzerine yayılmış duruyor.
Sonra… Birden bire hiçbir şey yapasınız kalmıyor.
Monotonlaşmış bir ‘motivasyon eksikliği’ ile yüz yüze geliyorsunuz, işinize odaklanmak için daha önce duyduğunuz metotları denemeye başlıyorsunuz.
Dikkat dağıtacak her şeyi uzaklaştırarak çalışmayı deniyorsunuz, “pomodoro metodu”nu deniyorsunuz. Hiç olmadı, iş yerinizden ayrılıp yakın çevrede ‘şöyle bir yürüyeyim de kafam açılsın’ diyerek adımlıyorsunuz. Herkesin ısrarla işe yaradığını iddia ettiği tüm bu önerileri yerine getiriyorsunuz ancak üretkenliğinize ya da çalışma motivasyonunuza dair herhangi bir gelişme elde edemiyorsunuz. Ancak o gelişmeyi elde etmelisiniz… Hem de bir an önce.
Daha sonra kulaklıklarınızı bir güzel kulağınıza iliştiriyorsunuz, favori şarkınızı ya da yoğun bir yağmur ambiyansından oluşan ‘yağmur’ sesi kaydını açıp dinlemeye başlıyorsunuz. Birdenbire, yapmanız gereken bütün o sıkıcı işlere odaklanmanız çocuk oyuncağına dönüşüyor. Bir işi hallediyorsun, ardından bir tanesini daha, sonra bir bakıyorsun yapılacak hiçbir görevin kalmamış. Artık kafanı sağa sola sallayarak, dinlediğin müziğin ritmini tutabilirsin…
Görünen o ki, hiçbir şey kişiyi olduğundan daha üretken kılmıyor. Ancak, ‘doğru müzik’ ile mevcut sınırlarınıza ulaşabilir, kapasitenizi arttırabilir ve verimliliğinizin limitinden dibine kadar faydalanabilirsiniz. Peki, beynimiz ve işleyiş biçimi ele alındığında, neden müzik dinleme eylemi üretkenliğimizi, odaklanma yetimizi ve yaratıcılığımızı arttırıyor dersiniz?
Bilim, Müzik ve İnsan Beyni
Müziğin insan beynini ve duygularını nasıl ve neden etkilediğine dair araştırmalar yaklaşık 1950 yılından beri devam ediyor. Yani doktorların, Amerika ve Avrupa’daki pek çok hastanede uygulanan “müzikli terapi”lerin yoğun faydalarını fark ettiklerinden beri. Ancak insanlar, bilinçli ya da bilinçsizce olmak üzere, iletişim kurmak ve düşüncelerini birbirlerine aktarmak için yüzyıllardır müzikten zaten faydalanmaktalar.
Günümüzde, araştırmalar gösteriyor ki; müzik dinleme eylemin, stres, endişe ve depresyon gibi birçok olumsuz duygu durumunun üzerinde iyileştirici bir etkisi bulunuyor. Hatta ameliyat ve anestezi sonrası genellikle yaşlıca hastalarda meydana gelen kafa karışıklığı ve sayıklama durumlarını bile kayda değer bir biçimde azalttığı belirtiliyor. Dahası, bir başka araştırmaya göre, “neşeli” ya da “hüzünlü” bir müziği dinlerken, kendimizi ya da başka insanları da neşeli veya hüzünlü olarak algılayabiliyoruz. Tüm bu bulgular ışığında, müziğin insanların duygu ve düşünceleri üzerinde oldukça büyük bir etkisi olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
Müziğin insan beynini nasıl ve neden etkilediği konusunda, rehber olarak karşımıza daha öznel bir bilimsel alan olan, sinir sistemimizin müziğe karşı verdiği reaksiyonlar üzerine araştırmalar gerçekleştiren nöromüzikoloji çıkıyor. Kısaca, müzik iç kulağımıza ulaşıyor ve beynimizde yer alan birbirinden çok farklı birçok alana nüfuz ediyor. Bu alanlara ‘bilişsel işlevler’i yerine getirmemize yarayan sistemler de dahil. (Bahsi geçen süreç hakkında detaylı bilgi almak için, Dawn Kent’in özenle kaleme aldığı tezi inceleyebilirsiniz.)
Bu süreçte şaşırtıcı bir şekilde, müziğin insan beyninde etkilediği ve harekete geçirdiği alanların sayısı, kişinin müzikal bilgisi ve müziğe dair tecrübeleri ile orantılı bir şekilde kişiden kişiye değişiklik gösterebiliyor. Böylelikle müziğin, insanların konsantre olma yetisi ve belli bir duygu üzerine yoğunlaşma kapasitesi üzerindeki olumlu veya olumsuz etkileri de kişiden kişiye değişiklik göstermiş oluyor.
Neyse ki, modern müziğin ve hakkındaki araştırmaların ortaya çıkardığı genel ‘beyin ve duygu durumu’ kalıpları bulunuyor. Bu genel kalıplar ışığında, hangi müziğin duygularımızı ve odaklanma yetimizi olumlu bir şekilde etkileyeceğine karar verebilir, özellikle yapılması gereken işlerimizi hallederken kayda değer bir şekilde faydalanabiliriz.
Müzik, Çalışırken Motivasyonumuzu ve Duygu Durumumuzu Nasıl Etkiliyor
Büyük ölçüde, araştırmalar gösteriyor ki müzik dinlemek, işinizle alakalı çalışmalarınızda ve görevlerinizde verimliliğinizi, yaratıcılığınızı ve keyfinizi arttırabilmektedir. Ancak, bahsi geçen bu ‘faydalar’ın bazı şartlara göre değişkenlik gösterdiğine dair tartışmalar da sürmektedir. Örneğin araştırmalar, içerisinde şarkı sözlerinin yer aldığı ve vurgulandığı şarkıların, çalışmakta olan kişinin dikkatinin dağılmasına sebep olduğu konusunda hemfikirler. Bu sebeple, yeni bir şey öğrenirken veya odaklanmanızı gerektirecek bir görevi yerine getirirken içerisinde şarkı sözlerinin bulunduğu müzikten kaçınılması tavsiye edilmektedir.
Buna karşılık, şarkı sözlerinin dahil olduğu ve vurgulandığı bir müziği dinlemek aslında tekrarlayan ve sıradan görevler üzerinde çalışan insanlara yardımcı olabildiği savunulmaktadır. Gerekçe olarak da lirik müziğin doğasının, gerçekleştirilmekte olan çalışmanın monotonluğundan uzaklaşmaya sebep olması gösterilmektedir.
Yani müziğin, çalışmalarınızda ve işinizde size sağlayacağı fayda, tercih edeceğiniz müzikle birlikte yerine getirmekte olduğunuz görevlere de orantılı olarak değişkenlik gösterebiliyor. Daha iyi bir şekilde anlamak için, aşağıda akademik olarak gerçekleştirilmiş birkaç araştırmanın bulgularını kısaca paylaşıyoruz:
1972 yılında, Applied Ergonomics tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre, işlerinde gündelik olarak tekrarlayan görevlerini yerine getiren kişilerin müzik dinlediğinde çok daha verimli ve keyifli bir şekilde çalıştıkları sonucuna varılmıştır.
1994 yılında, The Journal of the American Medical Association’ın gerçekleştirdiği araştırmaya göre, operasyonları sırasında müzik dinleyen cerrahların, ameliyatları boyunca olumlu yönde çok daha rahat bir şekilde hareket ettikleri, el ayarlarının niteliğinin ve verimliliklerinin üst düzeyde seyrettiği gözlemlenmiştir. Araştırmada yer alan doktorların, kendi tercih ettikleri şarkılar eşliğinde, şarkıları araştırmacılar tarafından seçilen cerrahlara nazaran çok daha başarılı bir operasyon gerçekleştirdikleri de bulgular arasında yer almaktadır. Tahmin ettiğiniz gibi, hiç müzik dinlemeden operasyon gerçekleştiren cerrahların ise verimliliğinin çok daha düşük olduğu ve ameliyat sürelerinin, diğer katılımcılara nazaran daha uzun olduğu sonucuna varılmıştır.
1999 yılında, Neuroscience and Behavioral Physilogy’nin gerçekleştirdiği çalışmanın sonucunda, “rock” veya klasik müzik dinletilen katılımcıların numaraları tanıma ve matematiksel hesaplamalar yapmada çok daha seri ve verimli oldukları kanısına varılmıştır.
2005 yılında, Psychology of Music’in araştırmasında, yazılım mühendislerinin pozitif bir duygu durumunda çok daha verimli ve hızla çalıştıkları gözlemlenmiş. Pozitif bir duygu durumuna ulaşmaları için katılımcılara neşeli müzik dinletilmiş, hatta müzik yolu ile aynı duygu durumuna erişmesi sağlanan stajyerlerin de eğitim süreçlerini daha hızlı tamamladıkları ve yeni bilgileri daha kolay kavradıkları gözlemlenmiştir.
Yukarıdaki örneklerde yer alan çalışmaların çoğu, müziğin ‘çalışanlar’ üzerindeki etkileri üzerine yoğunlaşmıştır. Ancak, müziğin “çalışma ve odaklanma, üretkenlik ve yaratıcılık” konusunda da olumlu bir biçimde etkilediğini de elde edilen sonuçlardan görebilmekteyiz. İşiniz ya da bireysel çalışmalarınız için müzikten faydalanmanızı, bilim tüm samimiyeti ile tavsiye ediyor.
Bilime göre, “Ambiyans” ve Doğal (Natural) Müzik de Üretkenliğinizi Arttırıyor
İşin içine insanoğlunun yaratıcılığı girmediğinde, aslında müzik büyük bir ölçüde doğada yer alan ortamlara özgü bir gürültüdür.
Araştırmalar, şelale sesi, kuş sürüsünün gürültüsü, yağmur sesi gibi “ambiyans” seslerin ‘üretkenliği’ inanılmaz bir şekilde olumlu olarak etkilediğini savunmaktadır. Üretkenlik ve yaratıcılık için tercih edilebilecek en doğru müziğin ambiyans seslerden oluşan kayıtlar olduğu pek çok kesim tarafından kabul edilmektedir.
Geçmişte ve günümüzde, özellikle yazarların, kitaplarını yazmak için inzivaya çekilerek doğa ile iç içe olmasının başlıca sebebi de üretkenliklerini ve yaratıcılıklarını arttırmaktır. Eh, müthiş(!) bir çağda yaşıyoruz ve gidip şöyle bir sesine kulak kabartabileceğimiz şelaleden belki de kilometrelerce uzaktayız. Ancak üzülmeyin, “ambient music” olarak anılan tür ile günümüzde doğanın öz müziğine erişmek çok kolay.
2006 yılında, Ergonomics’in gerçekleştirdiği araştırmaya göre, süreklilik arz eden gürültülerin katılımcılar tarafından “en az rahatsız edici” olarak nitelendirildiği gözlemlenmiştir. Yani, yoğun bir şekilde yağmakta olan bir yağmurun gürültüsü odaklanmanıza yardımcı olurken, iş yerinizin bulunduğu caddeden geçen ve sadece iki saniyeliğine gürültü yapan bir kamyon, ya da birkaç saniyeliğine kornaya basan bir aracın gürültüsü tüm konsantrasyonunuzu dağıtabiliyor. Katılımcılar tarafından ise, kolayca ayırt edilebilen ve anlaşılan bir konuşma sesi ise ister kısa olsun ister uzun son derece dikkat dağıtıcı olarak nitelendirilmiş.
2012 yılında, The Journal of Consumer Research’ın gerçekleştirdiği çalışmaya göre, ambiyans, yani çevresel doğal gürültülerin ‘yaratıcılığı’ olumlu bir yönde etkilediği sonucuna varılmıştır. Çalışmanın doğrultusunda, yaratıcılık süreci, katılımcılar bahsi geçen çevresel gürültüyü doğru ses aralığında (70 desibel, yaklaşık olarak bir elektrik süpürgesi sesi) dinlediklerinde olumlu bir şekilde reaksiyon gösterdikleri belirtilmiş. Ayrıca, bahsi geçen çevresel gürültünün gereğinden fazla yüksek bir ses aralığında (85 desibel, bir çöp kamyonundan biraz daha gürültülü) dinlenildiğinde katılımcıların yaratıcılık sürecinin ‘olumsuz’ olarak etkilendiği gözlemlenmiş.
Ek olarak, 2015 yılında The Journal of the Acoustical Society of America’da yer alan çalışma, bir akarsu sesi gibi yine süreklilik arz eden bir çevresel gürültünün, araştırmada katılımcı olarak yer alan işçilerin üretkenliğini ve ‘mod’unu olumlu bir şekilde etkilediği gözlemlenmiştir.
Yukarıda bahsi geçen araştırmalar ve çalışmalar ışığında, “Ambient” müziğin başta yaratıcılığınız olmak üzere üretkenliğiniz, verimliliğiniz ve duygu durumunuzu olumlu yönde etkilemek için fazlasıyla yüksek bir ihtimalinin bulunduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Fakat unutmamak gerekir ki, doğru zamanda doğru seslerin varlığından faydalanabiliriz. Gündelik hayatınızda farklı tarzlarda müziğe ihtiyaç duyacağınız anlar olabilir, bazen de tam bir sessizliğe ihtiyaç duyabilirsiniz.
Paylaşılan tüm bu bilgiler doğrultusunda, doğru zamanda doğru müzik tercihini yapmak zormuş gibi gözükse de, şu şekilde özetleyebiliriz;
- Yeni bir şey öğrenirken, bilim sizlere “şarkı sözleri”nin bulunmadığı müziği dinleyerek süreci olumlu yönde geliştirebileceğinizi söylüyor.
- Eğer ki gerçekleştirmekte olduğunuz çalışma sizin için sıradanlaşmış, kendini tekrar eden ve iyi bildiğiniz bir şey ise içinde liriğin de bulunduğu müziği dinleyerek süreci yine lehinize çevirebilirsiniz.
- Son olarak, uğraştığınız çalışmanın veya görevin niteliğine orantılı olarak, bazen kulaklıklarınızdan uzaklaşmanız ve tamamen karşınızda duran ‘iş’ ile ilgilenmeniz gerekebilir. Kompleks ve karmaşık görevlerde net bir sessizliğe ihtiyaç duyabilirsiniz.
(Çevrilen Kaynak: Grills, Chad. “The Science Backed Ways Music Affects Your Brain and Productivity” from ‘The Mission’ www.medium.com)