Manic Street Preachers – Resistance is Futile (2018)


Bazı gruplar vardır ki hayranları için bir spor kulübünden pek farkları yoktur. Yükselişlerinde de, düşüşlerinde de kendilerini takım tutarcasına takip eden bir kitleleri vardır. Manic Street Preachers önce Richey Edwards’ın kaybını, sonra da Lifeblood gibi en iyi ihtimalle vasat albümleri atlattı. Her şeye rağmen bunca yıl gündemde kalabilmeleri, biraz da sahip oldukları kemik kitle sayesinde mümkün olmuştur muhakkak. Aktif solcu kimliklerine rağmen bunca yıl Galler’in en sahiplenilen grubu olarak kalmaları ise biraz Galler’in küçüklüğünden, biraz da müziğin insanda uyandırdığı samimiyet hissinden…

İyisiyle kötüsüyle müzikte 30 yıl geride kaldı artık. Bu noktadan sonra gelecek günler konusunda insanın aklına 2 ihtimal geliyor: Ya bir aşkla ilham geldikçe ömürlerinin sonuna kadar Manics’i yaşatacaklar, ya da R.E.M’in 2011’de yaptığı gibi bir veda albümü yayımlayıp “Yeri geldi, dağılıyoruz,” diyecekler. Demek oluyor ki her koşulda Manics farklı anlamlarda yaşamaya, genç ve güzel kalmaya devam edecek.

Resistance is Futile başlığının ortaya ironi olsun diye atıldığını tahmin etmek için hayran olmaya bile gerek yok. Zaten daha ilk dakikalarda James Dean (Bradfield)‘in sesi, “İnsan var vazgeçer/İnsan var yine de direnir” mesajlı sözlerle umudu kaybetmemeye çağırıyorsa sorun yok demektir. Önceki albüm Futurology, geleceği ve günümüzü bir arada değerlendirirken içinde bariz bir tekinsizlik taşıyordu, hem de oldukça güzel bir biçimde. Sırada 13. çocuk var ve -yine ironik biçimde- müzikteki pozitif enerjinin düzeyi yükseltilmiş. Distortion’a verdiği önemle yüzümüzü güldüren “International Blue”, ihtiyar delikanlı Nicky Wire‘ın da belirttiği üzere “Motorcycle Emptiness”‘ın bir kardeşi gibi.

Nostaljik olduğu kadar günümüze dair şarkılar birbiri ardına patlıyor, James “Hissedecek bir şeyimiz kalmadığında/Geçmişte mi yaşarız?” gibi sorular soruyor. Eşlik edilesi, duygulu nakaratların bu kadar ön plana çıkması, aklımıza biraz Postcards From A Young Man dönemini getiriyor, ancak oradaki balad yoğunluğu -bence iyi ki- burada yok. (Sözlerde fazla siyaset olmasa da elemanların röportajlarda hala dünya gündeminden çokça dem vurduğunu belirtmek gerek. Kaldı ki Futurology gibi bir albümden sonra az bir durulmaları büyük kayıp sayılmaz.)

Albümdeki esas bombalar hali hazırda single olarak yayımlanmış parçalar. Anchoress‘li düet “Dylan & Caitlin” ile şehre aşk mektubu okuyan “Liverpool Revisited” mesela. Bu durum albümün kalanı konusunda dinleyicide ufak bir hayal kırıklığı yaratabilir. Ancak başka güzel sürprizler de yok değil: “Hold Me Like Heaven”‘ın eşlik etmeli pop nakaratı varsa, “Broken Algorithms” de gitarın baskınlığıyla ruhu şenlendiriyor. Genel anlamda Rewind the Film öncesi pop-rock günlerine dönülmüş, son 30 yılın bilgeliği de birike birike hediye olarak gelmiş.

İlk albüm Generation Terrorists, hair metal gruplarının dükkanı kapattığı bir dönemde atılmış son dakika golü olmasaydı, belki de gerçekten milyonlar satacak; Manics de sözünü tutup dağılacaktı. Resistance Is Futile, o ihtimale inatla karşı çıkmış bir kariyer çizgisinin son meyvesi olarak belli bir tat veriyor sevenlerine. Yediğiniz en güzel meyve değil belki, ama tanıyıp sevdiğiniz bir bahçeden çıkmış olmanın tatlı huzurunu da bağışlıyor insana.

PUANLAMA: 7/10