Madalyon I: Jakuzi’nin aydınlık tarafa geçişi

Yeni albümleri Madalyon‘un ilk kısmını 27 Eylül’de çıkaran Jakuzi kesinlikle radikal bir tarz değişimiyle karşımızda. Son albümleri Hata Payı üzerinden beş yıl geçti. Bu süreçte değişen üyeler ve yakaladıkları ana akım başarıyla birlikte direksiyonu farklı bir yere kırmaları her grupta olduğu kadar ihtimaller dâhilindeydi. Kimse değişimin bu yönde olmasını bekliyor muydu? Ona sonra bakacağız.

Jakuzi’nin yüzü Kutay Soyocak, vokal ve söz yazarlığıyla alakalı anlayışını burada bambaşka bir amaç uğruna kullanmış. Albüm kapağını Earth, Wind & Fire‘ın Best Of albümüne benzettiğim Madalyon, müzik tarzını da aynı benzerlikle fusion, funk ve disco esintilerinin kuvvetli olduğu bir yöne çekmiş. Bu konuda üzgün olacak insanlar olduğuna eminim. Yapılan müzik türüyle alakalı radikal duruşlar sergileyen kitlelerin yoğun olduğu bir ülkede ürünler çıkarıyoruz.

Kutay’ın bantmag için verdiği röportaja göre bu konuda keyfi gayet yerinde. Tabii ki öyle, her sanatçı için alınması kaçınılmaz bir değişim kararı bu. Birkaç ürün çıkarırsın, benzer insanlarla çalışırsın ama işin sonunda devam etmek, hayatta kalabilmek için yönünü ve şeklini değiştirmen gerekir. Bu mantıkla Madalyon‘u Jakuzi’nin ikinci evresi olarak nitelendirmenin yanlış olmayacağını düşünüyorum. İlk kez farklı bir prodüktör (Bahri Onur Erol) ile albüm için stüdyoya girdiler, ilk kez bir düete imza attılar (Brek ile “Yalnızlar Caddesi”) ve en tuhafı, ilk kez ‘mutlu’ kategorisine koyabileceğimiz bir müzik ile karşımızdalar.

Müzikteki değişikliğin en net hissedildiği yer, synthesizer kullanımındaki bariz yumuşama. Hata Payı albümünün tamamı, sonrasında gelen Açık Bir Yara EP’si ve “Merasim” teklisi, 80’lerin puslu ve karanlık darkwave tonlarına bizi alıştırmıştı. Esinlenilen dönem aynı olmakla birlikte, synth-pop iyice ağırlıkta olmaya başlamış. “Sür Beni” klasik bir Miami Vice estetikli night drive şarkısı olmasıyla bunun en basit örneği. Her zamanki Jakuzi erotizmini taşıdığını ne yazık ki söyleyemeyeceğim. “Sahipsiz Gölge” de aynı tonları taşıyor. Kendileri bu parçayı albümün etrafına inşâ edildiği kolon olarak görmüşler. Şarkının saksafon solosunu atlarsam olmaz, albümün en başarılı detayı olabilir. Büyük Ev Ablukada’nın bol üflemeli son albümü Defansif Dizayn‘dan sonra Jakuzi’de de aynısını görünce “Bu aralar wave müzik yapan grupların üflemeli çalgılar kullanma trendi mi oluşuyor?” diye düşünmeye başladım. Kötü olmaz. Son olarak, şarkıların tamamı Billy Idol ya da The Smiths benzeri elektro gitar riffleri bulunduruyor. Bu da beni ikinci noktama getiriyor. Sert ve gotik elektro gitar kullanımı, yerini new wave/indie pop tatlarına bırakmış. Kısacası, kışın gotik olan insanların yazın havanın değişmesiyle hippiye dönmesi gibi, yaptıkları müziğin aynısını istek ve ihtiyaçların değişmesiyle birlikte aydınlık tarafa geçirmişler birazcık. Tarz değişimlerine olan hevese bayılmakla birlikte, mevcut şarkıların altyapısı sorgulanabilecek bir seviyede.

En büyük endişelerimden biri, Kutay’ın ilk iki albümü yazmasını sağlayan hayatına artık psikolojik olarak ulaşamıyor olduğunu düşünmemdi. Daha mutlu olduğundan kuşkulanıyordum yani. Doğru olduğunu görmüş oldum. Tekrar tekrar aynı şeylerden bahsedip durmayacağını da düşünüyordum. Madalyon‘un amaçlarından biri de bu gibi: Depresyonlar, çaresizlikler ve keşkeler yerine yapıcı bir hayal dünyasını kurabiliyor olmak. Yıllardır bu zorluklarını sanatı üzerinden içinden döküp rahatlamasıyla birlikte gerçekten de böyle bir kafa yapısına geçtiğine inanıyorum. Bu psikolojiyi kendi içinde tamamen oturtmak, hele ki üstüne söz yazarlığına dökmek konusunda yeterli altyapıyı kendisinde kurmuş olduğunu ise henüz görmüyorum. Söylediğim şey tabii ki mutsuz konular üzerine şarkı yazdığında daha iyi bir sanatçı olduğu değil, hızlı ilerleyip kafasının karışma ihtimali olduğunu düşünmem.

Fantezi Müzik, toplumun dışında kalmış ve kendi içinde kapana kısılmış bir karakterin kendini dökmeye çalışmasıydı. Hata Payı, depresyon, pişmanlık ve karamsarlık üzerine çok yoğun bir buhranın dibinde hayatta kalma çabasıydı. Madalyon I “Çürük Düş” şarkısında,

Çürük düş dibe çökmeden (Kendini bul)
Aklımda dağılır düğmeler
Yarın olur, yerine koy
Acım senden daha büyük yine de
Sesim pek fazla çıkmıyor

sözlerini basitçe aynalayan bir kendini bulma/toparlama albümü gibi. Kendisini analiz etmeye ve yaralandığında nasıl tepkilendiğine hâkim olmaya başlamışsa da, tekrardan, bunun vurgusu sözlerde oldukça yüzeysel. Ayrıca şarkı müzikal olarak eski bir aile sitcom dizisinin jenerik müziğine benziyor. Şiirsel yanını benimsemeye çalışıyor olması söz konusu olmasa dikkate alınacak detaylar değil bunlar.

Brek eşliğindeki “Yalnızlar Caddesi” bu betimlemelerimin dışında kalan tek istisna. Pişmanlık ve melankoli temalı, ucundan darkwave bir parça. Sözleri Brek’e ait. Kutay Soyocak nasıl yazacaksa onun ağzından yazar gibi yazdığını belirtmiş. Elinden geleni yaptıysa bile kendi teklilerinden birine benzettiğini düşünüyorum. “Sonsuz Gece” buna iyi bir örnek olabilir. Jakuzi’ye benzemeye çalışan bir Brek ve onla anlaşmaya hemfikir olmuş bir Jakuzi fikri, sonuç olarak iki partiyi de zayıflatmış gibi duruyor.

Madalyon I bence tamamen bir deney. Yeni bir dil edinmeye çalışırken yapılan birkaç deneme. Kutay Soyocak kendi ağzından da dediği gibi söz yazma becerisini ve sınırlarını test ediyor. Albümün adının Madalyon olup iki partiden oluşuyor olması da bu teorime sebep oluyor. İkinci partinin bambaşka bir yüzlerini, daha melodik tınıları, üstünde yoğunlaşılmış sözleri ve daha deney değil ürün üzerine olan şarkıları bulunduracağına inanıyorum. Yoksa nisan ayında çıkardıkları “Yarım Kalan” hizasında giden yetersiz pop hitleriyle kaliteyi devam ettirmek mümkün olmayacak gibi görünüyor.