Little Annie: “Ayrılık Bir Yanılsama”

Şarkıcı, şair, ressam, performans sanatçısı, New York yeraltı efsanesi Annie Anxiety (namıdiğer Little Annie), yıllar içinde ikonik isimlerle yaptığı düetlerden mürekkep toplama albüm With’i Bandcamp üstünden yayınladı. Swans, COIL, Marc Almond, Kid Congo Powers ve daha fazla efsane ismi içeren albüm hakkındaki sorularımızı Little Annie’ye mail üstünden ilettik.

With albümünde yer verdiğin şarkılara bayıldım. Bu parçalara eşlik eden sanatçılarla birçok hikâye biriktirdiğine şüphem yok. Sende özellikle özel anılar taşıyan üç şarkı seçip hikâyelerini anlatabilir misin bize?

Little Annie: Merhaba Deniz! Tanıştığıma çok memnun oldum. Bakıyorum da kolay bir soruyla başlıyoruz. (gülüyor)

“With” albümündeki işbirlikleri de dâhil olmak üzere, (Paul Wallfisch & Baby Dee ile birlikte yaptığımız ve ortak ismimizi taşıyan kayıtlar hariç) kayıtlara davet edildiğim zamanlarda hep zamana karşı bir yarış söz konusuydu. Stüdyoya girdiğin an saat acımasızca aleyhine işliyor; mecbur her şey mümkün olduğunca hızlı yapmak icap ediyor. Tabii bu süreç de keyifli, ama aşırı odaklanmak zorunda oluyorsun. Şarkı sözlerini benim yazdığım şarkılarda ise bambaşka ve daha yalnız bir süreç var. Açıkçası stüdyoya dair anılarımda asıl kıymetli olan şey kayıt zamanının kendisi değil; birlikte çalıştığım herkese duyduğum sevgi.

Başkalarıyla müzik yapmak çok samimi ve aşırı savunmasız kaldığın bir deneyim. Bu da doğal olarak aranızda güçlü bağlar kurulmasına sebep oluyor. Mesela Marc Almond ile kaydettiğimiz şarkı, onunla çıktığım ilk turnede canlı olarak kaydedildi. Sahnedeyken -anlatacak daha iyi bir kelime bulamadığım için- bir tür ‘trans’ haline giriyorum; kendimi kaybedip seyirciyle bir oluyorum. İşte “Heir Encore” şarkısında da Marc’la karşılıklı dizelerimizi söylerken o kendi kısmını söyledi ve ben sesi karşısında öyle büyülendim ki neredeyse kendi sözlerimi unutturuyordu bana! Resmen trans halinden çıkıp büyülenmeye doğru geçtim. Yani şunu söyleyebilirim: Çalıştığım herkesle anılarım kıymetli, ama stüdyoda iş yaparken elinde sadece odak var.

Gördüğün rüyalar sanatını -müzik, resim ya da şiir- ne kadar etkiliyor? Rüya günlüğü tutar mısın? Hatırladığın son rüya nedir?

Rüya günlüğü tutmuyorum ama bazen rastgele kâğıtlara notlar alıyorum, belki bir gün resmini yaparım diye… Aslında bir rüya tabloları serisi yapmaya niyetlenmiştim; ama bir türlü bir rüyayı olduğu gibi, o canlılıkta ve ilginçlikte yakalayamadım. Ama bu demek değil ki rüyalarım işlerime sızmıyor; rüyalar o kadar amorf ve gizemli şeyler ki, beni nasıl etkiliyorlar asla tam olarak bilemem. Çoğu zaman bir yere gerçekten gidip gitmediğimi ya da sadece rüyasını mı gördüğümü ayırt edemiyorum. Mesela Baby Dee ile Kanada’da turneye çıktığımızda kahve molası vermiştik. Bulunduğumuz yeri anında tanıdım. Manzarası, binası, her şeyi tanıdıktı. Yıllarca bu yeri sadece rüyada gördüğümü sandım. Meğerse beş yaşındayken gerçekten oraya gitmişim. Öyle özel bir yer falandı da diyemem. Başka zamanlarda da daha önce hiç gitmediğim yerleri tanıyormuşum gibi hissettiğim oldu.

Hatırladığım son rüya mı? Çaresizce Bangkok’ta bir arkadaşla birlikte Japon hamamlarına girmeye çalışıyordum.

New York yeraltı sahnesi, sanatını icra etmeye ilk başladığın zamandan beri nasıl değişti, braz anlatır mısın?

Aslında bunu anlatacak en doğru kişi olmayabilirim. 17 yaşımda ülkeyi terk edip 14 yıl yurtdışında yaşadım; son 11 yıldır da Miami’deyim. New York ise her anlamda aşırı dramatik şekilde değişti. Gençliğimde New York ekonomisi dibe vurmuştu resmen, oralı insanlar kaçıp kendini kurtarmaya bakıyordu. Bu durum da sanatçılara ve toplumdan dışlanmış bireylere kendini ifade edebilecekleri bir alan açmıştı. Şimdi ise kentsel dönüşümler yüzünden mahalleler yerle bir oldu. Her şey para artık. Benim tanıdığım o şehirle alakası kalmadı.

Bir şehrin yeraltı sahnesinde genellikle hikâyesi yeterince anlatılmayan kahramanlar olur; o sahnenin ruhunu tamamlayan ama adı yeterince yazılıp çizilmeyen insanlar… Senin için New York’un böyle kahramanları var mı, varsa onların hikâyelerini paylaşır mısın?

Mahallemde yaşlı bir kadın vardı, yıllarca kendi başına sokakları süpürürdü, çünkü doğru olan şeyi yapmak istiyordu. Bence bu epey kahramanca bir şeydi. Bir de tabii gençliğimde New York’un harika grupları vardı: The Student Teachers, David Scharff, The Blessed… Onlar benim için hem “yazılıp çizilen” hem de gerçek kahramanlardı. 1990’larda şehre geri döndüğümde Jackie 60 kulübü ve harika kadrosu vardı: Hattie Hathaway, Sweetie, Cissy Fit, James F Murphy, Page, Walter Cessna… Hepsi büyük yeteneklerdi! Ve tabii La MaMa’nın ekibi: Augusto Machado, Bill Rice, Taylor Meade, Charles Alcroft, Jim Nue, Keith McDermott… Saymakla bitmez. Hepsi birer kahramandı. Bir ölçüde yazılıp çizildiler tabii, ama benim için hep birer yıldız oldular.

Yeni nesil sanatçılardan seni heyecanlandıran ve ilham veren birkaç isim sayabilir misin?

Beyoncé, Richard Vergez… Ah, daha bir sürü var!

Dünya çok kötü bir dönemden geçiyor; sağcı hükümetler her yerde güzel olan her şeyi tehdit ediyor. Türkiye de uzun zamandır bu gerçekle boğuşuyor. Türkiye’deki ve dünyadaki özgürlük savaşçıları için bir dayanışma mesajı paylaşır mısın?

Evet, dediğin şey günümüzde her yerde oluyor. Sanki şeytanın devri gelmiş gibi bir ‘toplumsal karanlık gece’den geçiyoruz. İnsanı hem umutsuzlukla hem de gürültüyle yıpratmak için tasarlanmış bir çağdayız. Ama ben iyiliğe inanıyorum. Yaralı ama kırılmamış insanlığımızın iyiliği bence hâlâ çoğunluğun kalbinde gizli. Biz çok güçlü, dayanıklı ve sevgi dolu yaratıklarız. Ayrılık bir yanılsama. Hepimiz biriz. Ortada tek bir sevgi var.

Sana sevgilerimi yolluyorum Deniz. ❤️

Little Annie’nin Bandcamp profiline şuradan göz atabilirsiniz.