Şair, müzisyen, yazar Gil Scott-Heron 1971’de “The Revolution Will Not Be Televised” adlı şiirini stüdyoda ‘şarkıvari’ bir formatta kaydettiğinde ister istemez hip-hop dediğimiz müzik hareketinin tohumlarını ekmiş bulundu. Siyahları toplu bir uyanışa ve eyleme çağıran bu zamansız klasik, peşinden mahalli/fezai adaletsizliği taşlayan, yumruğunu havaya kaldıran başka takipçilerini de yetiştirdi. Günümüzde yüzünü biraz daha bireysel taşlamalara, karşılıklı atışmalara ve paraya çeviren rap/hip-hop sahnesinden bir “öze dönüş” hareketi bekliyorsak, bunu gerçekleştiren sayılı insandan biri Kate Tempest‘tır.
Kendisi de Scott-Heron gibi bir şair olan Kate Tempest’ta sahiden rap’in özüne dönmeye, o eski hip-hop ruhunu canlandırmaya yönelik bir damar var. İki sanatçının arasındaki en büyük fark coğrafyaları ve seslendikleri kitle, lakin ikisinin de kendi çemberinde oldukça başarılı eserler ortaya koyduğu ortada. The Book of Traps and Lessons ulusal ve kıtasal korkularla baş ediyor: Tempest faşist sağ hareketin yükselişe geçtiği Avrupa’ya, Brexit tesirindeki kendi ülkesine bakıyor, “Ne olacak şimdi bu halimiz?” diyor. Bunu da çoğunlukla göstere göstere değil, şahsi hikayelere başvurarak yapıyor. “Brown Eyed Man”‘de polis şiddeti mağduru bir arkadaşına sesleniyor örneğin: “Ah benim canım kahve gözlüm, söyle neyin var senin?” Ardından biraz daha net konuşuyor: “Kodese tıkıyorlar beni / Çığlık atan çocuklarımı beslemeye çalıştım diye / Bir canavar gibi resmediyorlar beni / Üstelik onlar para için öldürüyor / Ülkeleri sakat bırakıyor / Ve bütün bunları / ‘Özgürlük’ yazan bir bayrağın uğruna yapıyorlar”.
The Book of Traps and Lessons‘taki şahsi hikayeler yıkık aşkları, samimi ilişkilerin topluma verdiği gücü, sevdiklerimize sarılmanın önemini anlatıyor. Belki herhangi bir sanatçının ağzında hepimize klişe gelebilecek bu tür mesajlar, Tempest’ın ellerinde yeni baştan keşfedilecek sloganlara dönüşüyor. Çarkı döndürenleri parmakla gösterip ardından “Bizden her şeyimizi alsınlar, hiçbir şey size ait değil desinler, biz yine buradayız, yine dans ediyoruz,” diyor en güçlü diksiyonuyla. Hippi moduna da geçmiyor ama, “Aşk kendi elimizle hazırladığımız bir tuzaktır,” diye devam ediyor. “Sev, saygı duy, ama aklın da başında olsun,” diyor belki de.
Daha yeni yayınlansa da, Tempest’ın üçüncü albümü her açıdan dinledikçe sivrilecek bir eser olduğu hissi veriyor dinleyene. Ne de olsa bir şiir kitabı önümüzde olan şey; ince düşünülmüş, çok anlamlı, politik. İyi bir şiir de her dinleyişimizde yeni güzel detaylar yakaladığımız şiir değil midir? Bu kitabı kitaplığımızın özel bir köşesine yerleştirmeli, güzelce yıllandırmalı.
PUANLAMA: Yıllandırılmalı/10